YUNAN MEZÂLİMİ-3 - Alparslan Aydar
Anadoluda Yunan Mezâlimi

Venizelos ve Megalo İdea

"1917 senesinde Yunan Milleti'nin kaderini azılı bir Türk ve İslâm düşmanı
ikinci defa olarak eline geçirdi. Elefterios Venizelos, Türk âmme vicdanını
derin bir nefretle sarsan bu uğursuz isim, ilk defa 'Girit İsyânı' ile
yaygın bir şöhret kazanmıştı. Millî tarihimizde 'Girit Hâilesi' diye
adlandırılan bu isyanın eşkiya elebaşılarından biriydi. Girit'te akıttığı
Müslüman Türk kanı onun kin ve emellerini aslâ tatmin etmemişti; Çünkü
Girit 'Megola İdea'nın emrettiği adımlardan sadece biriydi. Şunu dâima
hatırda tutmak gerektir ki; tarih ve irs itibariyle aslâ vârisi olmadığı
eski Bizans'ı yeniden kurmak, bütün bir Yunan Milleti'nin çılgınca tutkunu
olduğu bir hayâldir. Hem de sınırlarını tâ İskender'in dolaştığı ülkelere
vardıran bir hayâldir. O İskender ki, Yunan asıllı olmak şöyle dursun,
Yunanistan'ı baştanbaşa çiğneyip geçmiş bir Makedonyalı'dır. Yunanlılar ise
tarihte bir gün bile Makedonya'ya sâhip olmamışlardır. Bunun gibi
Yunanlılar'la hiç bir alâkası olmayan ve Şarkî Roma demek olan Bizans'a
gayri meşrû evlât gibi bağlanmayı ifâde eden 'Megola İdea' Yunan
şarlatanlığının eseridir. Elen ırkı, sağcısı, solcusu, okumuşu, cahili,
hâsılı her ferdiyle bu hayalin hummasında yaşar. Yunanistan'ın iki asırlık
târihi düşe kalka hep bu hedefe yönelmiş, çoğu mâcera olan atılışlarından
ibarettir. Kabul etmek gerekir ki, Yunanistan bizim tehlikeyi hâlâ hakkıyle
görememiş olmamıza rağmen bu hayâl arkasında koşarken birçok başarılı
adımlar da atmıştır. Bunun üç ehemmiyetli sebebi vardır:

1-Birçok dâhili çekişme ve ayrılıklara rağmen Yunan Millieti'nin 'Megola
İdea' etrafında devam ve azimle birlik olmaları.

2 - Başta Rusya olmak üzere Yunan düşüncesini Batı medeniyetinin üç temel
unsurundan biri kabul eden batılı devletlerin devamlı yardım, teşvik ve
himâyeleri.

3 -Türk devlet adamlarının birbirine eklenen ihmâl, hatâ ve
beceriksizlikleri.

Yunanistan bu üç avantajın mümkün olan bütün semerelerini devşire devşire
bugüne kadar gelmiştir." S.110

"Millet olarak şu gerçeği çok iyi kavramalıyız ki; Yunan Megalo İdea'sının
tahakkuku Türk Milleti'nin yok olmasına bağlıdır. Bu ideolojinin her
safhası bizim maddî ve mânevî varlığımıza karşıdır. Bu gerçeği, Yunan
Milleti için bir iman umdesi haline koyan Venizelos'tur. Yunanistan'ın
emelleri dâima ve mecburen Türkiye'ye karşı olmuştur.” S.113

“Venizelos 1919 yılı baharında Türkiye'ye taarruz için bütün hazırlıklarını
tamamlamıştı. 15 Mayıs'ta kudurmuş sürüler halinde ordusunu İzmir’den
çıkardı. Bu tarihten itibaren asırlardır huzur ve sükûn içinde ve bu
toprakların sahibi olarak yaşamış bulunan Türk Milleti'ne karşı bu gözü
dönmüş ve Türk kanına susamış sürüler vahşiyane zulüm ve işkencelere
giriştiler ki; onları Anadolu’ya saldırtmış olan devletler bile bu
canavarlıklara göz yumamadılar. Daha önce Girit'te, Mora'da ve Balkan
Harbi'nde yaptıkları mümareselerle (antrenmanlarla) tecrübeli olarak zulmün
hayâl almaz şekillerini tatbik hususunda Anadolu halkına karşı hikâyesi
cildler dolduracak cinâyetler işlediler. Yangın, ırza geçme, kadın ve
çocukları kitle halinde imhâ ve hatır ve hayâle gelmeyecek işkencelerle
Karadeniz sahilleri ve Batı Anadolu'da ileride yapılacak bir plebisit ile
Rum halkını ekseriyet gösterebilmek ve bu bölgelerin kendi hâkimiyetlerine
geçmesini temin etmek gâyesini güdüyorlardı. Bu yüzden kundaktaki çocuktan
yetmişlik ihtiyara kadar kimi ellerine geçirdilerse, hunharca doğradılar.

Bilhassa İstanbul’a yakın çevrelerde, Marmara bölgesi havâlisinde Yunan
Ordusunun yerli Rumlarla elele vererek işlediği cinayetler İstanbul’da
bulunan müttefiklerin gözlerinden gizlenemedi. Günlerce açıkta kalan masum
insan cesetlerinin ortalığa yayılan kokuları ve deniz kenarlarında, şurada
burada birçok sahipsiz ölülerin gözükmesi Kızılay’ın müracaatı üzerine iki
ecnebi tahkik heyetinin harekete geçmesine sebep oldu.” S.115

Kitabın bu bölümünde ifade edilmek mecburiyetinde kalınan yüzlerce zulüm
örneği, 'Dahiliye Vekâleti' tarafından yayınlanan ‘Türkiye'de Yunan
Fecâyii' isimâ kitaptan alınmış resmî raporlardır. Bu raporların aslı
Dâhiliye Vekâleti tarafından Türkçe, İngilizce ve Fransızca olarak
İstanbul'da Ahmed İhsan Matbaasında 1338 tarihinde basılmıştır. Şimdi, bu
kitaptan seçilmiş bazı raporları bölge, bölge tasnif ederek dikkatlerinize
sunuyoruz.” S.118

Kitabın üçüncü bölümünde “Anadolu’da Yunan Mezâlimi” başlığı altında
(S.109-232) Marmara Bölgesi’nde (Orhangazi, Gemlik, Yalova, Beykoz, Şile,
İzmit ve Ezine) ve Ege Bölgesinde (İzmir, Aydın, Nazilli, Menemen, Bergama,
Manisa, Eskişehir, Bursa, Kütahya, Uşak, Afyon ve Karahisar) sergilenen
vahşetin boyutları ortaya konmuştur. Affınıza sığınarak bir kısmını
aktaralım:

Kocalarının Gözleri Önünde Irzına Geçilen Kadınlar

"… Bu üç köye evvelâ ödeyemeyecekleri kadar fazla bir para cezası verilmiş.
Ödeyemeyince erkekler Karacaali'nin mezarlığına toplattırılmış, saat, para,
yüzük gibi neleri varsa alınmış, kadınlar da aynı soyguna tâbi tutulduktan
sonra etrafları ikiyüz Yunan askeri tarafından çevrilmiş ve kocalarının
gözleri önünde ırzlarına geçildikten sonra kurşuna dizilmişler, sonra da
erkeklere aynı canavarlık tatbik edilmiştir.” S.119

Kesilen Başların Meydana Getirdiği Tepecik

“...16 Mayıs 1921'de Yunanlılar evvelâ evlere silâh aramak bahânesiyle
girmişler, yükte hafif, pahada ağır ne varsa toplamışlardı. Sonra erkekleri
dışarıya çağırmış, hemen kapılarının önünde birer kurşunla öldürmüşlerdi.
Sonra genç kızları kendilerine ayırmışlar, yaşlı kadın ve çocukları da
makineli tüfek ateşinden geçirmişlerdi. Bilahâre bu genç kızların başına
gelenler herkesin anlayacağı gibidir. Onları da köyün yanına sürükleyip
teker teker koyun keser gibi kesmişlerdi. Sonra cesetlerden koparılan
başlar köy yolunun hemen yanına yığılmıştı." S.120

“Adı geçen kitaptaki raporlardan anlaşıldığına göre Yunanlılar umumiyetle
aynı çeşit işkenceler yapmakta idiler. Başvurdukları usuller şunlardır:

Tırnak sökme, un çuvalında döğme, çuvala koyup suya atma, ağaca ayaktan
asma, ağaca asılanları kasap gibi parça parça etme, diri diri kazdırılan
çukura gömme, göz oyma, kulak kesme, kol, bacak kesme, câmie doldurup
yakma, evlerde soygun, kadın memelerinden kebap yapma, göz ve kulak
uzuvları, tecavüz, anne ve babasına zorla tecâvüz ettirmeler, kurşuna
dizmeler, edep yerine bomba koymalar, ağza bomba koymalar. Kur’an-ı Kerime
hakarette muâmele, kızgın demirle dağlamalar..." S.138

İzmit

"İzmit’deki müttefik heyetinin beyanına göre bir gün içinde öldürülen 7400
İzmitliden ancak 360'ının isimlerini tesbit edebilmiş. Akşama doğru gemiden
karaya inince bu cesetleri bizde gördük. Hiç birinde kulak, göz, burun ve
parmak kalmamıştı. Bir çocuğun çamurla oynaması gibi Yunanlılar bu cesetler
üzerinde oynamışlardı. Bacakları kesilmiş genç kadınlar, kolları koparılmış
kızlar, beşik bebekleri, karma karışık bir halde idi. Kan ve et yığını
insan ruhuna ürpertiler veriyordu. Bir insanın veya bir milletin bu kadar
vahşi olabileceğine inanmak bile güçtü. İzmit sokaklarını gördükçe buraya
insandan başka bir felâket âmilinin geldiğini zannediyordum." S.158

İzmir

“Daha ziyade İngilizlerden koparılan tâviz ve yardımlar Venizelos'un
cesaret ve ihtirasını azamî ölçüde kamçıladı. İşte bu yardım ve tâvizler
sebebiyle, 'Büyük Yunanistan' ve 'Büyük Bizans' hayâliyle başı dönen bu
maceracı siyâset adamı, Anadolu'yu istilâ etmek hayâl ve çılgınlığı ile
ordusunu 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkarttı. Bu tarihten îtibaren Türk
Milleti bütün cihan tarihinde hiçbir zaman görülmemiş olan vahşi, kanlı ve
hâinâne cinayetlere mâruz kaldı. Yunan ordusunun nankör yerli Rumlarla
elele vermek sûretiyle tatbik ettikleri bu Türkleri imha siyasetinin
programı icabından olmak üzere işlenen cinayetlerin, yağma, ırza tecâvüz ve
hırsızlıkların hikâyesi çok uzundur." S.167

Hain ve Nankör Bir Papaz: Hrisostomos

"İzmir'in Yunan palikaryalarınca işgali esnasında işlenen cinâyetlerin
birinci mes'ulü yıllarca Türk'ün ekmeğini yemiş, adâlet ve müsamahasına
sığınmış bir yerli papazdı: Hrisostomos. Aslen domuz kasabı bir yerli Rumun
oğluydu. Atina'da husûsi sûrette yetiştirilerek İzmir'e 'Baş Metropolit'
olarak gönderilmiştir. İstanbul Patrikhânesinde plânlanan ihtilâl ve
katliam programının Ege Bölgesi baş idarecisiydi. Yunan ordusunun İzmir'e
çıkışından önce gerekli bütün hıyânet hazırlıklarını ikmal etmişti.

15 Mayıs 1919 sabahı İzmir'de vatan toprağına murdar ayaklarını basan Yunan
palikaryalarının istikbâline çıkan ve onları rıhtımda takdis eden yine bu
hâin papaz Hrisostomos idi. Millî Mücadele'nin zaferle nihâyetlenmesine
kadar işlenen tüyler ürpertici cinayetlerin baş müşevviki olduğu için
zaferi müteâkıp İzmir'de halk tarafından linç edilmiştir.

Hrisostomos’un Atina'dan İzmir'e müteveccih bir sûrette devâsa bir
heykelini diken bugünkü Yunanlılara dikkatinizi çekmek isterim. Bu
hareketin bir mânâsı varsa o da aradan geçen kırk yıla rağmen Yunan'ın
zihniyetinde hiçbir değişiklik olmadığıdır.Kıbrıs'tan sonra bu da
Yunanistan'ın gerçek çehresini aksettiren ikinci bir vâkıa olmuştur. Şurası
gariptir ki; Yunanistan, Kıbrıs için bir 'kemirme ve hazmetme' devresine
muhtaç olduğu için, kanlı papaz Hrisostomos'un heykeline harç koyan kirli
ellerini yıkamadan heykelin harcı kurumadan bize yeniden bir sulh taarruzu
teşebbüsünde bulunmuştur." S.173

Aydın

"İzmir İşgal Kuvvetleri Kumandanının Türk Hükümetine verdiği notada işgalin
İzmir ve civarına münhasır kalacağını bildirmiş olduğu hâlde daha ilk
günden itibaren Yunan askerleri ileri hareketlerine devam ettiler. İzmir
civarında bulunan Seydiköyü, Gökçükler, Cumaovası, Görece, Akçaköy,
Çatallar, Dereköy, Çamurdere köylerini işgal ettikten sonra evleri
yağmalayıp ahalisini öldürdüler ve binaları tamamen yaktılar. Bu hareketler
tamamlanır tamamlanmaz Aydın halkına hitâben bir beyanname neşrederek
burasının Yunanlılıkla üçbin yıllık bir alâkası bulunduğunu belirtiyor ve
işgalin daha içerilere doğru genişletileceği, ihsas olunuyordu.

Bu beyanname üzerine Aydın'ın müslüman Türk ahâlisi İtilâf Devletleri
mümessillerine şiddetli protestolar yağdırdılar. İzmir civârında işlenen
cinâyetlerîn mesulleri cezalandırılmadıkça Yunan ordusunun ileri
harekâtından pek vahim neticeler doğacağını bildirdiler. İtilâf Devletleri
ve bunlardan bilhassa İngilizler, işgalin muvakkat olduğunu, İzmir ve
civârına münhasır kalacağını, bunun sırf askerî mahiyette bir tedbirden
ibâret bulunduğunu söyleyerek Türk halkına teminat verdiler. İşte bu
teminat üzerine müslümanlar arasındaki heyecan bir parça yatıştı. Hâlbuki
bütün bu teminata rağmen Yunanlılar ileri harekâta devam edeceklerdi.
Esasen İtilâf Devletleri içinde kendilerine en fazla yük veren İngiltere
olduğundan bu teminatın hiçbir hükmü yoktur. Mayıs'ın 27'nci pazartesi günü
Yunan kuvvetleri Aydın'ı işgal ettiler.” S.183

“Haziran'ın 28 ve 29'uncu günlerinde bu kanlı çatışma esnasında evvelce
hazırlanmış olan katliam programı tatbike başlandı. Bu işte yerli Rumlar,
Yunan askerlerinden daha müfrit davranıyorlardı. Müslüman halkın elinde
kâfi derecede silâh yoktu. Birçok evler de taş ve sopalarla karşı koymaya
çalışıyorlardı. Rumlarsa her türlü silâha mâliktiler.

Şehirde bulunan birçok ecnebinin gözleri önünde cereyan eden işbu katliam,
yangın ve cinâyetler sayısız müslümanın hayatına malolmuştu. Bundan başka o
günün parasıyla yanan, tahrib edilen, çalınan emlâk ve emvâlin kıymeti de
milyonları aşmaktaydı. Yalnız Aydın'da onbin'in üstünde müslümanın canına
kıyılmıştı. Sokaklar sahipsiz cesetlerle doluydu.” S.186

 “Alaşehir’de 4500 evden 4350'si tamamen yanmıştır. 11500 kişi olan
ahalisinden 400'ü 15 yaşından küçük olmak üzere 7500 kişi kalmıştır.” S.205

“Orta Köy'de eşraftan on kişiyi ayaklarından asılmak ve tenâsül aletleri
kırbaçlanmak, Alıncak'ta genç çocuk ve delikanlıları kızgın yağa sokarak ve
ateşte yakmak suretiyle tüyleri ürpertecek çeşitli zulümler altında
inletmişlerdir. Çobanlar Köyü’nde dokuz yaşında bir kız câmide iskân
ettirilmiş, bir sürü canavarın saatlerce ihtiraslarını tatmine alet
edilmiştir." S.214

“Anadolu'da Yunanlılar tarafından yapılan müthiş mezalim, zulmün akla
gelmez, hayal almaz örnekleriyle doludur. Bu vahşetler o kadar emsalsiz, o
kadar kanlıdır ki, kalbinde en ufak bir insanlık duygusu ve merhamet olan
bir insanın değil bunları yapmak hatta görmeğe tahammül etmesi bile kabil
değildir.

Hiçbir harb tarihi bugüne kadar; bir ordunun on yaşında bir kız çocuğuna
mangalarla tecâvüz ettiğini henüz kaydetmemiştir. Değil bir masum kız
çocuğuna, hattâ namuslu bir kadına bile zorla tecâvüz etmek, ne bir imha
siyâsetiyle, ne de bir intikam hissiyle kaâbil-i izah olmayan, fakat yalnız
Yunan ordusunda tesâdüf edilmiş olan bir alçaklıktır.” S 215

İletişim

Salih ARIKAN,Tel: 0 506 514 96 93

E-Posta: slh.ari...@gmail.com

Skaype: saliharikan2

Face: https://www.facebook.com/saliharikan4

İnsragam:  https://www.instagram.com/izmirliengelliler

Twitter: www.twitter.com/saliharikan77

Web. www.beyazay.org.tr

Bağımsız Hareket kursumuz

https://www.youtube.com/watch?v=BsxdDJMTwLY&;

Beyazay İzmir Faaliyetlerimiz

https://www.youtube.com/watch?v=HD58JVgFRRU&t=4s

Blogger

https://saliharikanyazilar.blogspot.com/

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"asr_isaadet" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to asr_isaadet+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to asr_isaadet@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/asr_isaadet.
To view this discussion on the web visit 
https://groups.google.com/d/msgid/asr_isaadet/CAFg-wJZcMnVFW2fLAZACfsoUKEYdT%3DrjaquXiVvLpJn4CWbbOg%40mail.gmail.com.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap