Serdar Arseven
A Haber'de rast geldim: “Büyük Ozan Abdürrahim Karakoç'un fikri hayatımıza
ne mühim katkılarda bulunduğu anlatılıyordu.

Doğru.

Şiir ve yazılarıyla bizleri yetiştirmeye çalışan bir büyük aydındı Merhum
Abdürrahim Karakoç Ağabey.

Pazarlıksız bir adamdı.

Kimsenin karşısında eğilip bükülmez, lâfını esirgemezdi.

Menfaat talebi yoktu; mütevazı yaşam şartlarından memnun, talepsiz,
ihtirassız bir adamdı.

Birilerine yakın olmak için çaba göstermez, aynı kareye girmek için takla
atmayı aklının ucundan geçirmezdi.

 “İtilip kakılmayı” göze alarak birileriyle göz teması kurma çabası içinde
olanların…

“Kula kul”ların dünyasında, bir dev idi.

Tavrı vardı, bu tavır kendisine “dünya menfaatleri” plânında kaybettirirdi.

“Mühim” ve de “havalı”  etkinliklerin baş konukları arasında değildi, çoğu
vakit davet edilmezdi.

“Sakıncalı”  adamdı.

 “Suç olsa da” hakikat bildiğini haykırmasından dolayı, “yakınlarında”
dolaşanların sayısı pek azdı.



Büyük Ozan,  nice yazısından dolayı hedef alındı.

Fikrini ifade ettiği için nice yargılandı.

Nice hedef gösterildi.

Sataşanlara hadlerini bildirip yoluna devam etti, bildiği yolda hiç
durmadan ilerledi.

Hep hücumdaydı, savunmayı hiç düşünmedi!..

Benim için şeref madalyaları; başlığına “Serdar”ı koyarak üç köşe yazısı
kaleme aldı.

Ben zor durumdaydım, saldırılar altındaydım, mekân değiştiriyordum…

O bu çok zor vakitlerimde,  “Doğruyu söylemekten, doğruyu yazmaktan, doğru
kelimeleri kullanmaktan ve fikrimi gergef işler gibi işlemekten
vazgeçmememi” telkin etti.

Yüz yüze görüşmelerimizde yeri geldikçe şöyle dedi:

 “Sen medyadaki yavşak tiplere benzemiyorsun Serdar Kardeşim!  Sen
‘Reelpolitikçi' değilsin, olamazsın. Sakın olmaya çalışma, sakın benzemeye
çalışma. Sakın yaranmaya çalışma!.. Çoğu kişi hakikati bilir ama dünyevi
beklentilerle, endişelerle yanlışa yüz verir. Sen yüz bulmaya çalışma!..
Çizgini bozma!”

“İçinden geldiği gibi davran Serdar!”

Bir yerimde sızıdır;

Abdürrahim Ağabey'in cenazesine gitmedim!..

Belki yanlış bir tavır ama öyle oldu, içimden geldiği gibi davrandım.

“Şimdi” dedim;

“Sağlığında kıymetini bilmeyen, bir programlarına olsun davet etmeyen
birileri ‘cenazeye' gidecek ve Abdürrahim Ağabey üzerinden Pİ-AR çalışması
yapacak!”

Dedim ya, belki yanlış bir tavırdı.

Cenazesine gitmedim, sessiz, bir köşede, kendi kendime inledim!..

Ah şu “Halkla İlişkiler” dünyası, ah şu “demokrasi” denilen oyun!..

Maskeli balo!..

Bir de “Popüler Kültür”ün gücü.

Lambadaki alevi titreten “Mihriban” şiirinin “Aşk”ı ağlatan o yağ gibi
kaygan bestesi olmasaydı…

Abdürrahim Karakoç ağabey, epeyce unutulmuş olacaktı!..

Sanki…

Sanırsın ki…

Abdürrahim Karakoç eşittir Mihriban!..

Sonradan Görme Adam ‘FETÖ Ruhlu”dur!..

Satışlar iyice azalmış, giderler katlanmıştı.

İşlerini “düze” çıkartabilmek için bir desteğe ihtiyaç duyuyordu Saffet.

“Yakın” arkadaşları, telefonlarına çıkmıyorlardı bu sıkıntılı günlerde.

“Uzaktan gelen ok isabet etse de fazla tesiri olmaz, lâkin yakın çevreden
atılanlar kalbi delip geçer.”

Mesela…

Son günlerde Erkan adında yıllar öncesinden tanıdığı dershane sahibi “yakın
dost”una ulaşmaya çalışıyor ama her seferinde sudan bahanelerle
savsaklanıyordu.

Erkan dershanecilik işine kardeşiyle birlikte doksanlı yılların
ortalarında, Selanik Caddesi'nde bir büro tutarak başlamıştı.

Dönem 28 Şubat dönemi, “irtica” takibi pek yoğun.

İki kardeş o zor günlerde “muhafazakâr dershanecilik” yapmak üzere yola
çıkmışlardı.

İşleri çok zor gibi görünse de, o “kulvar”da öğrenci bulma derdi yok
gibiydi.

“Mütedeyyin” kesim, çocuklarını göndermek için bu gibi dershaneleri arıyor,
mevcutların “belli gruplara” angaje olmalarından dolayı, kendilerini o
gruplar içinde görmeyenler, gidebilecekleri kapı bakıyorlardı.

İşte tam da bu ortamda, o iki kardeş kazmayı doğru yere vurmuşlar, oluk
oluk akan öğrencileri koyacak yer bulamayınca, o küçük mekânlarından çıkıp
başka binaları komple tutar olmuşlardı.

Saffet'e, Erkan ve kardeşinin işlerinin zor olduğunu düşündüren şey, o
yıllarda her ikisinin de “Radikal Dinci” diye işaret edilebilecekleri bir
görüntü içinde olmalarıydı.

Her ikisi de uzunca sakallı, şalvarlı, yakasız gömlek giyen, asla kravat
takmayan kişilerdi.

Saffet, bazen dershanenin resmi kuruluş işlemlerini tamamlamak için
Beşevler semtindeki Bakanlık Kampüsü'nde oradan oraya koşturup duran
Erkan'la karşılaşır, onu ne zaman görse işinin ne kadar zor olduğunu
düşünürdü.

Zira o dönemlerde, eğitim kurumlarına Ramazan ayında gelip dışarıdan yemek
söyleten ve bu gibi yollarda irtica testi yapan, cadı avı başlatmış gibi
fellik fellik başörtülü öğretmen arayan, hatta öğretmenler bir yana,
öğrencilerin bile başörtülü olmasına fena halde kafa takan müfettişler
cirit atarlardı.

İki kardeşin o zor şartlarda, bu görüntülerinden taviz vermemelerini
takdirle karşılardı Saffet.

Diklenmeden dik durmak, değerlerinden taviz vermemek mertçe ve örnek bir
davranıştı…

Aradan yıllar yıllar geçmişti.

Dershaneci iki kardeş işlerini iyice büyütmüş, şubeleşmişlerdi.

Saffet ise zor durumdaydı.

Batıyordu!..

Saffet, içinde bulunduğu kötü halden çıkış yolu olarak dershanelerin
kantinlerine mal vermeyi düşünmüştü.

Erkan'ı onun için arıyor ama yüz yüze görüşme imkânını bir türlü
yakalayamıyordu.

Günlerden bir gün…

Çat kapı Erkan'ın  “makam”ına gitti.

Koca binada biraz bekletildikten sonra ‘Erkan Bey'in odasına buyur edildi.

Büyük masanın arkasında bezgin ve bunalmış bir görüntü vererek oturan
adama, “Erkan Bey'le görüşecektim!” dedi.

Karşısında oturan adam Erkan'ın ta kendisiydi.

Sakallar uçup gitmiş, eski tip kıyafetin yerini lacivert takım almıştı.
Erkan'ın sigarasını söndürdüğü küllük, dolu ve pis görünümüyle sahibinin
bir tiryaki olduğunu söylüyordu.

Erkan, karşısına oturur oturmaz, “Marlboro” paketini kavrayarak “Malboş?”
diye sordu.

“Kullanmıyorum” cevabı üzerine bir an sigara yakıp yakmama tereddüdü
geçirdikten sonra, elindeki paketi masaya atar gibi bıraktı.

Pahalı bir zehrin adını şirinleştirerek, lütfeder gibi ikram edince,
telefonlarına bile çıkmadığın bir insanın gönlünü alıvereceğini düşünmek…

Böyle şeyler ne kadar da kolay geliyordu.

Eski Erkan'ın yerinde yeller esiyordu.

Değişim, dönüşüm ya da gelişim.

Bir zamanlar kravat takmak kafirlikti, sakal bırakmak kuvvetli sünnet,
sigara mekruh bile değil, basbayağı haram idi ve hatta “Firavun dışkısı”
idi.

Erkan, “Buyur kardeş!” dedi, “Birkaç gündür arıyorsun, bir sorun mu var?”

Konuşma tarzı ve ses tonu rahatsız ediciydi.

Saffet, “Yok” dedi, “Bir sorun yok. Birkaç kez aradım, bir türlü
görüşemeyince merak ettim, bir gidip bakayım dedim.”

Erkan, oturduğu kısa süre içinde adamı ve mekânı süzüp durdu, böylesi bir
değişim gerçekten ibret vericiydi.

Odaya girdiğinde kalkmayan Erkan, Saffet oradan ayrılırken tokalaşmak için
şöyle yarım yamalak, yalandan bir “doğrulayazmıştı”.

Oysa yıllar önce, o sakallı, şalvarlı günlerinde neler neler diyorlardı bu
mevzularda birbirlerine…

“Odaya kim gelirse gelsin ayağa kalkılır, çünkü ne olursa olsun o Allah'ın
yarattığı insandır, Eşref-i Mahlûkat'tır!”

“Neredeeen nereye” dedi Saffet kendi kendine.

Saffet odadan çıkarken Erkan'ın kaliteli “ZİPPO” marka çakmağının alev
sesini ve yanmaya başlayan “Malboş”un hışırtısını duyuyordu.



(Kitap Tavsiye:

Cemaatrix, Bir Cemaat'in Kaynak Kodları, Kıymetli Servet Aydemir'in nefis
kitabı. Bir şeyleri ‘idrak' etmemize büyük katkı sağlayacak bir Roman. Bir
Veli Himmet tiplemesi var ki, müthiş. FETÖcülük bir ruh hali, çok yerde var
aslında. Sadece o berbat ‘camia'ya mensup olanlarda değil, çok farklı
alanlarda nice FETÖ ruhlu adam var! Nice ‘Din istismarcısı' var! ‘Allah,
Allah' diyerek hak yiyen nice bozuk tip!..  Dini kavramların süflî amaçlar
doğrultusunda nasıl kullanıldığın gösteren nefis bir kitap. Küçük bir
bölümünü buraya aldığım eseri edinip okumanız hararetle tavsiye edilir.)


-- 

Salih Arıkan İletişim

Tel: 0506 514 96 93

Skaype: saliharikan2

Face: https://www.facebook.com/saliharikan4

Twitter: www.twitter.com/saliharikan77

İnsragam:  https://www.instagram.com/izmirliengelliler

TRT Kent Radyo İzmir programımız

https://www.youtube.com/watch?v=NvIqLtO81Gc&t=746s

Kıraç - Aşmak İçin Hareket

https://www.youtube.com/watch?v=dRlIgRJS9mQ

Bolvadin Gazi orta okulu seminerleri

https://www.youtube.com/watch?v=pEhNaUxbXmI&t=8s

Beyazay İzmir Çalışmalarımız

https://www.youtube.com/watch?v=DaQCle9YNVw&t=369s

Türkiye Beyazay Derneği İzmir şube başkanı Salih Arıkanın Demokrasi
Nöbetleri

https://www.youtube.com/watch?v=TNcvjPdyMbA&t=77s

Engelsiz İzmir hatıraları

https://www.youtube.com/watch?v=GMtHDCggLUQ&t=16s

*Kitabımı Sesli İstiyorum!*

https://www.change.org/p/kitabımı-sesli-istiyorum-tcmeb
"Toplu,Ulaşımda,sesli,uyarı,sistemi,istiyoruz
https://www.change.org/p/izmir-b%C3%BCy%C3%BCk%C5%9Fehir-belediyesi-toplu-ula%C5%9F%C4%B1mda-sesli-uyar%C4%B1-sistemi-istiyoruz


İmza kampanyamız kaldırınları geri istiyoruz

https://www.change.org/p/belediyeler-emniyet-müdürlükleri-valilikler-iç-işleri-bakanlığı-esnaf-odaları-ve-tüm-halkımız-kaldırımlarımızı-istiyoruz


Blogger

https://beyazayizmirhaberler.blogspot.com.tr

Web. www.beyazay.org.tr

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"asr_isaadet" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to asr_isaadet+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to asr_isaadet@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/asr_isaadet.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap