TURGAY BAKIRTAŞ
2002 Genel Seçimi yaklaşırken, babamın yanında çalıştığım nalbur dükkânında
hemen her partinin “esnaf ziyaret timleriyle” muhatap olmuştum. En
heyecanlı ekipler ilk kez seçime girecek olan AK Parti’den gelirken, en
yorgunlar ANAP ve DYP’nin üyeleriydi. Saadet Partililer Recep Tayyip
Erdoğan ile Abdullah Gül’e öfkeli, DSP’liler karşılaştıkları binlerce
şikâyetten dolayı bıkkındı. Fakat bir ekip, seçim propagandasında
kullandığı ve daha önce görmediğim yöntemiyle hepsinden çok dikkat
çekiyordu.

Haydar Baş’ın genel başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisi’nin adamlarıydı
bunlar. Hemen her yönden dibe vurmuş bir memlekette değil de Büyük
Okyanus’ta kimsenin adını bilmediği bir ada ülkesinde yaşıyormuşçasına
rahat olan bu arkadaşların akıl almaz ekonomik vaatleri vardı. Vaatlerinden
daha akıl almaz olan şeyse, dükkâna girer girmez elimize tutuşturdukları
broşürde yazanlardı. Falanca şirketin filanca internet sitesinde yayınlanan
seçim araştırmasına göre BTP %45 oy alarak tek başına iktidara geliyordu.

O seçimde BTP %0.49 oy topladı. Bunun böyle olacağını başta bizzat
partililer biliyordu elbette. Buna rağmen dürüst olmak yerine gereksiz bir
manipülasyona bel bağladılar. Aynı tezvirat bugünlerde Meral Akşener’in
henüz kurulmamış partisi için de yapılıyor. “Daha kurulmadan %21 tabanı
var”, “Sahaya bile inmeden %28 alıyor”, “Dandikyus Araştırma Şirketine göre
bugün seçim olsa Akşener %31 alıyor” gibi haberler medyada dolaşıma girdi
bile.

Meral Hanım’ın kuracağı partinin geleceğine dair henüz bir tahmin
yürütemem. Ama şunu hatırlatmadan geçemeyeceğim: Vaktiyle “Aslansın sen!
Halk seni çok seviyor! İlk seçimde iktidara yürürsün!” türünden şişirmelere
prim vererek “son hatasını” yapan çok siyasetçi gördük.

En yakın örneklerden biri, İdris Bal. FETÖ medyası pohpohlayana, Gezi
eylemcilerine göz kırpıp Twitter övgüleri alana kadar milletvekili olduğu
dahi bilinmeyen İdris Bal, 17 Aralık sürecinden sonra bir parti kurdu. Sırf
hatırlatma olması için bile ismine bakmaya üşendiğim bu parti, kurulduktan
birkaç gün sonra çatırdamaya, birkaç hafta sonra da dağılmaya başladı.
Hâlbuki iddiaya göre İdris Bal bir kahramandı, Türkiye’nin aydınlık
geleceğiydi. Buna rağmen öylesine ciddiye alınmadı ki düzenlediği
mitinglerde şehir hatları vapurunda limon sıkacağı satan işportacılar kadar
bile dikkat çekemedi.

Biraz geriye gidip Cem Boyner’i hatırlayalım. 1995 seçimleri öncesinde Asaf
Savaş Akat, Cengiz Çandar, Etyen Mahçupyan, Kemal Derviş gibi isimleri
arkasına alarak liberal çizgideki Yeni Demokrasi Hareketi’ni kuran Boyner,
basının büyük ilgisiyle fena gaza gelmiş, “Atatürk’ü de Muhammed’i de
aşmalıyız!” türünden fantastik söylemlere girişmişti. Boyner’in partisine
dair o günlerden yalnızca iki şey kaldı aklımda; biri başparmakla işaret
parmağının arası açılarak yapılan parti işareti, diğeri de genel seçimde
aldıkları %0,4’lük oy oranı.

Gaza gelenlere bir başka örnek de Ali Müfit Gürtuna. Dönemin İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, okuduğu şiir
yüzünden mahkûm edildiğinde başkanlık görevi yardımcısı Gürtuna’ya kalmış,
bir süre sonra da Fazilet Partisi Anayasa Mahkemesi tarafından
kapatılmıştı. Serbest kalan Gürtuna, Erdoğan ile arkadaşlarının kurduğu AK
Parti’ye hiç yüz vermedi. Kulağına fısıldanan “Sen sanata, resme, müziğe
düşkünsün, bu yobazlarla ne işin var” sözlerinin büyüsüne kapılan Gürtuna,
AK Parti’nin müthiş yükselişini görünce yeniden ilişki kurmaya çalışsa da
iş işten geçmişti. Daha sonra “Turkuaz Hareketi” adında siyasi bir oluşumun
kuruculuğuna girişti. O günden sonra kendisinden haber alamadık.

Erkan Mumcu ile Abdüllatif Şener’i anmadan olmaz. Erkan Mumcu, 2002’de
iktidara gelen AK Parti’ye bir şekilde katılmakla kalmamış, iki kez de
bakanlık koltuğuna oturmuştu. Erdoğan’ın askeri vesayetle boğuştuğu o
yıllarda, “Sen koçsun, aslansın, senin karizman bunları ezer geçer, bu
hükümet senin yüzünün suyu hürmetine ayakta duruyor” sözlerinin büyüsüne
kapılan Mumcu, 2005’te partiden istifa ederek ANAP’ın başına geçti. Şimdiki
gençlerin ANAP’ı Twitter’da bir parodi hesap olarak tanıdığını söylersem,
Mumcu’nun 2005 sonrası kariyerini özetlemiş olurum.

Abdüllatif Şener ise Mumcu’nun aksine Milli Görüş hareketinde yetişmiş bir
isimdi. Erbakan döneminin “genç yıldızlarından” olan Şener, AK Parti’nin de
kurucuları arasında yer aldı. Siyasi hayatı boyunca önemli görevlerde
bulunmasına rağmen, Meclis Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri
öncesinde muhaliflerin kendisini “destekliyormuş gibi” yapmalarına
güvenerek partisiyle “fikir ayrılığı yaşamaya” başladı. Beklediği
adaylıklar gelmeyince de istifa edip Türkiye Partisi’ni kurdu. “Muhafazakâr
liberal” iddiasıyla “Doğan görünümlü Şahin” ekolüne göz kırpan partiye
kimse destek vermeyince iki yıl sonra kepenkler indirildi. Şener’i son
gördüğümde Halk TV’de Ulusalcılara şirin tebessümler gönderiyordu.

Gelelim “efsane komutan” Osman Pamukoğlu’na… Kamuoyundaki şöhretini
gazeteci Serdar Akinan’ın yaptığı Kan Uykusu adlı belgesele borçlu olan bu
sert mizaçlı general, emekliliğinden sonra “Onu asacağız, bunu keseceğiz,
şunu gömeceğiz” diyerek Anadolulu bir overlokçu gayretiyle siyasete atıldı.
Liderinin ismi ile üslubu yan yana geldiğinde hoş bir ironi oluşan Hak ve
Eşitlik Partisi, 2011’de gerçekleşen genel seçimden %0,3 oy oranıyla
ayrılmasına rağmen hâlâ kapanmamasıyla takdiri hak ediyor.

Bunca isim saymışken, düğün ve cenaze katılımcılığıyla ün salmış “büyük
başkan” Mustafa Sarıgül’ü anmamak olmaz. CHP liderliği hayaliyle uzun
yıllar “orada burada” takılan Sarıgül, eline geçirdiği Şişli’ye tek bir
çivi çakmamasına rağmen insanların düğünlerine katılıp bolca sırıtarak ve
“Burası son kalemiz, AKP’ye teslim edemeyiz!” cephesi kurarak koltuğunu
korumayı başardı. Ne var ki “gazcılar çetesi” onu da tarihe gömmeden
geçmedi. “Sana CHP yönetiminde ekmek yok, hazır Gezi muhalefeti ile
Cemaat’in desteğini almışken İstanbul’un başına geçme fırsatını kaçırma!”
denen Sarıgül, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu: Şişli’yi
kaybetti. Bir ara belediyedeki oğlu aracılığıyla mevcut başkanı çoluk
çocuğuyla tehdit etmekle, mafya kiralamakla meşguldü. Sonra o iş ne oldu
bilmiyorum, takip edemedim.

Siyasi tarihimizde böyle nice örnekler var. Bundan sonra da olacak belli
ki. İktidara kavuşmak, mevcut iktidarı zayıflatmak/devirmek, bir siyasi
partiyi bölmek isteyenler yine birilerine gaz verecek. Şimdilerde Meral
Akşener’e yaptıkları gibi. Gördüğüm kadarıyla Meral Hanım da bu eski oyunu
severek oynuyor. Bu defa finalde kahramanımız arzusuna kavuşacak mı?
Bekleyip göreceğiz.


-- 

Salih Arıkan İletişim

Tel: 0506 514 96 93

Skaype: saliharikan2

Face: https://www.facebook.com/saliharikan4

Twitter: www.twitter.com/saliharikan77

İnsragam:  https://www.instagram.com/izmirliengelliler

Beyazay İzmir Çalışmlarımız

https://www.youtube.com/watch?v=DaQCle9YNVw&list=PLxl9hJG-_A9y1GarC8cDkGa1Wgy2XwcxT

*Kitabımı Sesli İstiyorum!*

https://www.change.org/p/kitabımı-sesli-istiyorum-tcmeb
"Toplu,Ulaşımda,sesli,uyarı,sistemi,istiyoruz
https://www.change.org/p/izmir-b%C3%BCy%C3%BCk%C5%9Fehir-belediyesi-toplu-ula%C5%9F%C4%B1mda-sesli-uyar%C4%B1-sistemi-istiyoruz


İmza kampanyamız kaldırınları geri istiyoruz

https://www.change.org/p/belediyeler-emniyet-müdürlükleri-valilikler-iç-işleri-bakanlığı-esnaf-odaları-ve-tüm-halkımız-kaldırımlarımızı-istiyoruz


Blogger

https://beyazayizmirhaberler.blogspot.com.tr

Web. www.beyazay.org.tr

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"asr_isaadet" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to asr_isaadet+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to asr_isaadet@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/asr_isaadet.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap