------------------------------------------------------------------------

    *SİNAN MEYDAN* :*TÜRK MİLLETİ'NE SUİKAST*:*SEVR*

*7 Ağustos 2017*

/*"Türkiye'ye *//*‘barış'*//*diye imzalatılan bu antlaşma uzun süre
yürürlükte kalırsa onur kırıcılığın ve insan yapısı adaletsizliğin bir
anıtı olacaktır. Savaşta talihi yaver gitmedi diye kahraman ve cesur bir
ırkın yok edilmeye çalışılması insanlığın bir zaferi olmayacak, fakat
insanlık dışı davranışın bir örneği olarak tarihe geçecektir. "*/
(Mahatma Gandi,*1920*)

*3* gün sonra*10 Ağustos*; Atatürk'ün ifadesiyle, /*"Türk Milleti'ne
kurulan büyük suikast"*/ Sevr Antlaşması'nın*97*. yıldönümü… Türkiye'ye
yeni Sevr tuzaklarının kurulduğu bugünlerde Sevr'i iyi bilmek gerekir.


    *TÜRKSÜZ TÜRKİYE PROJESİ*

*18 Ocak 1919*'da Paris Barış Konferansı toplandı. I. Dünya Savaşı'nın
galipleri, mağluplarla imzalanacak barış şartlarına karar verecekti.
Emperyalizm, en ağır cezayı Türklere kesmeyi düşünüyordu. Türk düşmanı
Lloyd George,*29 Ekim 1919*'da Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada
/*"Türkiye'yi fethettiklerini"*/ söyleyerek şöyle demişti: /*"Dünyanın
en zengin topraklarından biri olan geniş bir ülkeyi (Türkiye'yi) Türk'ün
mahvedici nüfuzundan azad eyledik. Medeniyet yüzlerce yıl bu yolda
başarısızlığa uğradıktan sonra İngiltere bunu gerçekleştirdi."*/ (Taha
Akyol, Bilinmeyen Lozan, İstanbul,*2014*, s.*23*).

İşte Sevr, bu düşmanca kafanın, Avrupa'da tam*102 oturumda*
hazırlanan*433 maddelik* bir idam fermanıdır. (Bkz. Osman Olcay, Sevr
Antlaşması'na Doğru, Ankara,*1981*).


    *SEVR*'E*TEPKİLER*

*11 Mayıs 1920*'de Fransa Dışişleri Bakanlığı'nın saatli salonunda barış
koşulları Osmanlı heyetine sunuldu.

Koşullar çok ağırdı. Öyle ki, Mütareke basını bile ayağa kalktı.
Örneğin, Refi Cevat, /*"Taslak değiştirilmezse bunu kolay kolay her el
imzalamaz"*/ dedi. Ali Kemal de Peyami Sabah'ta /*"Lanet, lanet lanet"*/
başlıklı bir yazıyla Sevr'i eleştirdi.

Tevfik Paşa ve Veliaht Abdülmecit de Sevr'in kabul edilemeyecek kadar
ağır olduğunu belirttiler.

Sevr taslağı,*22 Mayıs 1920*'de*TBMM*'de görüşüldü. Milletvekilleri
antlaşma taslağını çok ağır sözlerle eleştirdiler. Örneğin Afyon
Milletvekili Nebil Efendi, /*"Boşuna yorulmuşlar, kısacası Türkiye'yi
yok ediyoruz deselerdi, daha iyi olurdu"*/ dedi. Antalya Milletvekili
Rasih Efendi, /*"Çanakkale müdafaası bu milleti yeniden diriltmişti…
Yaşamak isteyen bu milleti kaldırmak ellerinde ise gelsinler
kaldırsınlar"*/ dedi.

Hint Müslümanları da Vahdettin'e çektikleri bir telgrafta Türklerin
yanında olduklarını belirttiler. (Sina Akşin, İç Savaş ve Sevr'de Ölüm,
İstanbul,*2010*, s*.112-119*)

Hindistan'dan Mahatma Gandi de, Sevr Antlaşması'na çok büyük bir tepki
gösterdi. Antlaşmayı /*"adaletsizlik anıtı"*/ olarak adlandırdı. (R. K.
Sinha, Kurtuluş Savaşı, Devrimler, Mustafa Kemal ve Mahatma Gandi,
İstanbul,*1972*, s*.102*,*112,138*,*180,181*)


    *SÜNGÜNÜN UCUNDAKİ ANTLAŞMA*

Müttefikler, Osmanlı'ya Sevr'i süngüyle dayatmak istediler.

*22 Haziran 1920*'de Hayta Konferansı kararı gereğince Yunanlılar, Milne
Hattı'nı geçerek Uşak ve Bursa doğrultusunda ilerlemeye başladılar:*22
Haziran*'da Akhisar,*23 Haziran*'da Salihli,*24 Haziran*'da Alaşehir,
Kırkağaç ve Soma Yunanlılarca işgal edildi.*25 Haziran*'da İngilizler
Bandırma'ya asker çıkardı.*28 Haziran*'da Kula,*30 Haziran*'da Eşme,
Sındırgı,*1 Temmuz*'da Nazilli, Edremit Yunanlılarca işgal edildi.*6
Temmuz*'da bir İngiliz filosu*3 saat* Mudanya'yı bombaladı.*7 Temmuz*'da
Mudanya,*8 Temmuz*'da Bursa Yunanlılarca işgal edildi.*10 Temmuz*'da bir
Ermeni Lejyonu Adana'ya geldi.

*10* Temmuz'da*TBMM* Başkanlık kürsüsü siyah bir örtüyle örtüldü.

*12* Temmuz'da Osmanlı Adliye Nazırı Ali Rüştü Efendi, Yunan taarruzunun
/*"İstanbul hükümetinin programına uygun olduğunu"*/ açıkladı ve
/*"Yunan ordusunun başarısı için dua edilmesini"*/ istedi. (Turgut
Özakman,*1881-1938* Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi,
*3*. bas, Ankara,*2009*, s*.96*).

*16 Temmuz 1920*'de dağılan Spa Konferansı'nda İstanbul hükümetinin,
barış şartlarının yumuşatılması önerisi, İtilaf devletlerince
reddedildi. Osmanlı'ya Sevr'i imza için*10 gün* süre tanındı.

*18 Temmuz 1920*'de Hürriyet ve İtilaf Fırkası lideri Sadık Bey, Sevr
Antlaşması'nın imzalanmasında sakınca olmadığını belirtti.

*20* Temmuz'da Tekirdağ, bir İngiliz filosunun koruması altındaki Yunan
birliğince işgal edildi. Aynı gün Sevr Antlaşması, Osmanlı Bakanlar
Kurulu'nda görüşülüp kabul edildi.


    *OSMANLI SEVR*'İ*İMZALADI*

*22*Temmuz'da Yıldız Sarayı'nda Padişah Vahdettin'in başkanlığında bir
Saltanat Şurası toplandı.*50*'ye yakın devlet adamı, komutan ve ulama
mensubunun katıldığı toplantıda Sevr Antlaşması'nın kabulü için bulunan
gerekçe İstanbul'un elden çıkmasını ve daha ağır şartları önlemekti.
Damat Ferit'e göre /*"var olabilmek için"*/ Sevr'i imzalamaktan başka
çare yoktu; /*"Yokluğa varlığı yeğleyenler varsa söz aldıktan sonra
görüşlerini sözlü veya yazılı kısaca belirterek tutanağı
imzalayacaklar"*/ dedi. Hadi Paşa'ya göre ise Sevr Antlaşması'nı
imzalamamak demek /*"ölmek daha iyidir"*/ demekti. Bu da /*"intihar"*/
demekti. İntihar da günahtı!

Konuşmalardan sonra Vahdettin, /*"Kabul edenler ayağa kalksın, kabul
etmeyenler otursun"*/ dedi. Herkes ayağa kalktı. Sadece Topçu Feriki
Rıza Paşa, ayakta olduğu halde /*"çekimser"*/ olduğunu söyledi. (Akşin,
age, s.*184-185*).

Sevr Antlaşması, bizzat padişah Vahdettin'in huzurunda, Saltanat
Şurası'na davet edilen*43 kişinin 42*'si tarafından kabul edildi.

Bu toplantıdan bir gün önce,*21 Temmuz*'da L. George, İngiliz
Parlamentosu'nda /*"Türkiye artık yoktur…"*/ demişti. (Akşin, age, s.*185*)

Hadi Paşa, Rıza Tevfik ve Reşat Halis beylerden oluşan Osmanlı
heyeti,*10 Ağustos 1920*'de Fransa'da Paris'in banliyösündeki Sevr
kentinde, namlı porselen fabrikasının çinili salonunda Sevr
Antlaşması'nı imzaladı.


    *TBMM'YE SEVR BASKISI*

*TBMM*,*7 Haziran 1920*'de, İstanbul'un işgal edildiği*16 Mart 1920*'den
itibaren İstanbul hükümetince yapılan bütün antlaşmaların geçersiz
sayılacağına karar vermişti. Bu doğrultuda Sevr Antlaşması'nı da
geçersiz saydı.

*19 Ağustos 1920*'de,*TBMM*, Sevr Antlaşması'nı kabul edenlerle,
antlaşmayı imzalayanları /*"vatan haini"*/ ilan etti.

*7 Ekim 1920*'de Ankara İstiklal Mahkemesi, Sevr'i kabul eden Damat
Ferit ile imzalayan Hadi Paşa, Rıza Tevfik ve Reşat Halis'i idama mahkûm
etti.

*21 Ağustos 1920*'de Yüksek Komiserler ilk kez Vahdettin'i ayrı ayrı
ziyaret ederek Milli Hareket'in bastırılmasını istediler. O gün
Vahdettin'le bizzat görüşen İngiliz Amiral de Robeck, İngiliz
Dışişleri'ne şu bilgileri vermişti: /*"Vahdettin, Türkiye'nin ölüm
fermanı demek olan Sevr Antlaşması'nın imzalanması için emir verirken
gelecekte İngiltere'nin yardımına dayanacağı ümidi beslediğini…
yaşayacak olduğu taktirde bir dost yardımına ihtiyacı olduğunu…
belirtmiştir."*/ (Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz
Belgeleri, Ankara,*1991*, s. *7*.)

*10 Ekim 1920*'de Yüksek Komiserler, Vahdettin'i ziyaret edip Sevr'in
kabulü için Ankara'yı ikna etmek üzere Anadolu'ya bir heyet göndermesini
istediler.

*4 Kasım 1920*'de Tevfik Paşa Hükümeti, Anadolu'ya gidecek heyete,
/*"Hükümet Sevr Antlaşması'na uymakla yükümlüdür. Ankara Sevr'i kabul
etmelidir"*/ talimatını verdi.

*5 Aralık 1920*'de Atatürk, Vahdettin'in Anadolu'ya gönderdiği heyet ile
Bilecek'te buluştu. Ancak heyetin İstanbul'a dönmesine izin vermeyip
Ankara'ya götürdü.

Müttefikler, Sevr Antlaşması'nı*TBMM*'ye kabul ettirebilmek için yine
süngüye dayandılar.*1921 yazında* başlayan Yunan taarruzunun nedeni
Sevr'i*TBMM*'ye kabul ettirmekti. Atatürk'ün başkomutanlığında önce
Sakarya, sonra Büyük Taarruz'un kazanılmasıyla bu emperyalist plan suya
düştü. Türkiye, Lozan Antlaşması'yla Sevr'i yırtıp tarihin çöp
tenekesine attı.


    *SEVR NEDEN GEÇERSİZDİR*?

Vahdettin aklayıcıları, Vahdettin'in Sevr'den /*"mecelle-i mesaib"*/,
yani /*"musibetler belgesi"*/ olarak söz ettiğini;*TBMM*'ye zaman
kazandırmak için Sevr'i imzaladığını, ancak onaylamadığını, antlaşmanın
bu nedenle geçersiz olduğunu (!) iddia ederler.

Ancak gerçekler çok başka…

– *Sevr'in geçersiz olmasının nedeni, Kurtuluş Savaşı'nın
kazanılmasıdır. Eğer Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nı kaybetseydi ve Lozan
imzalanmasaydı, pekâlâ Sevr onaylanıp yürürlüğe girecekti.*

– Osmanlı Anayasası'nın (Kanuni Esasi) *7*. Maddesine göre antlaşmaları
Ayan ve Mebusan Meclisleri onaylıyordu. Vahdettin, antlaşmayı onaylasa
bile (Meclis kapalıydı, açık da olsa onaylamazdı) hukuki bir anlamı
olmayacaktı…

– Vahdettin, Sevr'i /*"TBMM'ye zaman kazandırmak için"*/ değil,
/*"Ankara'nın işine yarar diye"*/ onaylamamıştı.*14 Ekim 1920*'de Amiral
de Robeck, Lord Curzon'a gönderdiği /*"çok gizli"*/ yazıda şöyle
demişti: /*"Sultan, antlaşmanın hemen onaylanmasının Anadolu'daki
milliyetçi ateşi körükleyeceğini söyledi."*/ (Bilal Şimşir, İngiliz
Belgelerinde Atatürk, C.*2*, s.*361*)

– Sevr Antlaşması'nın imzalanmasından sonra şartlar değişti: Damat Ferit
istifa etti. Yunanistan'da Venizelos iktidardan düştü. Fransa'nın
istemediği Konstantin tahta çıktı. Ayrıca*TBMM*'nin emrindeki ordular
Ermenileri yendi. Güneyde Fransızlar yenildi. Yunan ordusuna karşı
kazanılan I. ve*II*. İnönü zaferleri hesapları bozdu.
Ayrıca*TBMM*-Sovyet Rusya yakınlaşması Müttefiklerde tereddüt yarattı.
İtalyanlar ve Fransızlar çekildi. İngiltere, Milli Hareketi yok etmeden
Sevr'in onaylanmasının anlamsız olduğunu gördü.

– *Sevr Antlaşması onaylanmadığı için hukuken yürürlüğe girmedi, ancak
fiilen yürürlüğe girdi.* Örneğin, imzalanmasından iki gün sonra,*12
Ağustos*'ta Yunanlılar Sevr'de ifade edildiği biçimde, İzmir'in
yönetimini resmen devraldılar. İzmir'de Yunan yasaları kabul edilip
Yunan mahkemeleri kuruldu.*22 Ağustos*'ta İstanbul hükümeti, Sevr
Antlaşması'yla terk ettiği yerlerdeki memurların maaşlarını kesti.
Sevr'deki gibi kapitülasyon sistemi yürürlüğe kondu. Türk maliyesi
tamamen Müttefiklerin denetimine geçti. Müttefikler, Sevr'deki gibi
İstanbul'u ve Boğazları ellerinde tutup yönetiyorlardı. Hükümeti ve
orduyu denetliyorlardı. Silahlara el koymuşlardı. (Turgut Özakman,
Vahdettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele, *6*. bas. Ankara,*2007*,
s.*385,386*)

– *Sevr Antlaşması onaylanmasa da Lozan Antlaşması'na kadar uluslararası
alanda resmen kabul gören bir metindi.* Örneğin*Şubat 1921*'deki Londra
Konferansı'nda,*22 Mart 1922 tarihli* barış teklifinde, Fransa ile
görüşmelerde hep Sevr Antlaşması esas alındı.

– Vahdettinci yazarlar Sevr'in bir /*"antlaşma"*/ değil /*"proje"*/
olduğunu, Atatürk'ün bile Nutuk'ta sadece bir yerde /*"antlaşma"*/,
diğer yerlerde /*"proje"*/ dediğini belirtirler. Ancak bu da yalan...
Atatürk, Nutuk'ta Sevr'den sadece /*"proje"*/ diye söz etmemiş, birden
çok yerde de /*"muahede"*/ yani /*"antlaşma"*/ diye söz etmiştir.
Örneğin, /*"Fransa Hükümetiyle Yapılan Görüşmeler ve Ankara
Antlaşması"*/ başlıklı bölümde bir paragrafta tam*4 defa* /*"Sevr
Antlaşması"*/ ifadesini kullanmıştır: /*"Sevr Antlaşması, Türk milleti
için öylesine uğursuz bir ölüm kararıdır ki onun bir dost ağzından
çıkmamasını isteriz. Bu görüşmelerimiz sırasında da Sevr Antlaşması'nın
adını anmak istemem. Sevr Antlaşması'nı kafasından çıkarmak istemeyen
milletlerle güven ilkesine dayanan işlemlere girişemeyiz. Bizim
bakımımızdan böyle bir antlaşma yoktur."*/ (Gazi Mustafa Kemal,
Nutuk/Söylev, C.*2*, *3*. bas. Ankara,*1989*, s.*831*) Nutuk'ta Lozan
Antlaşması'yla diğer antlaşma tekliflerini karşılaştırırken de en sonda
Sevr'den /*"antlaşma"*/ diye söz etmiştir: /*"Bu antlaşma (Lozan), Türk
Milleti'ne karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile
tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir
siyasi zaferdir."*/ (Nutuk, s.*1023*).


    *SEVR TÜRKİYESİ*

Sevr Antlaşması ve ona ek üçlü antlaşmaya göre Türkiye'ye kalan yerler
şöyle: Bolu, Adapazarı, Zonguldak, Kastamonu, Sinop, Samsun, Ordu,
Giresun'un batısı, Amasya, Tokat'ın kuzeyi, Elazığ'ın kuzeyine uzanan
bir koridor… Yozgat, Çorum, Çankırı, Kırşehir, Ankara, Nevşehir'in ve
Konya'nın kuzeyi, Afyon'un doğusu, Eskişehir, Bursa'nın doğusu, Bilecik…
Yani Sevr Türkiye'si, bugünkü Türkiye'nin üçte biriydi…

Sevr, başında, yetkileri elinden alınmış kukla bir halifenin bulunduğu,
(Madde*36*,*139*), ordusu, donanması, hava gücü olmayan, askeri okulları
kapatılmış (Madde*:168*), tüm zenginlikleri elinden alınmış, borçlu,
kapitülasyonlarla sömürülen, çok hukuklu, sürekli Batı'nın denetimi
altında tutulan, Anadolu'nun ortasına sıkıştırılmış çok küçük bir
Türkiye bırakıyordu.


    *SEVR'İN HAYALETİ*

Sevr, siyasi, ekonomik, askeri, kültürel olarak /*"tam bağımlı"*/ bir
Türkiye projesiydi. Atatürk'ten sonraki Türkiye tarihi iyi incelenirse
Sevr'in adım adım hayata geçirilmek istendiği görülür:

Önce devletçi kalkınmaya son verilmesi, sonra milli varlıkların haraç
mezat satılması, önce*NATO* etkisi, sonra kumpaslarla ordunun
zayıflatılması, şimdi askeri okulların kapatılması, Sevr'in /*"soy, din,
dil azınlıkları"*/nı hatırlatırcasına etnik ve dinsel ayrılıkların
kaşınıp ulus devletin aşındırılması,*AB* dayatması yasalarla
Türkiye'nin, Batı denetimine sokulması, Lozan'la siyasi ve idari
yetkileri elinden alınan Fener-Rum Patrikhanesi'nin /*"ekümeniklik"*/
tartışmaları, Ege'deki adaların Yunanistan tarafından işgaline ses
çıkarılmaması, güney sınırımızda Kürdistan hazırlıklarının yapılması,
/*"başkanlık"*/ adı altında tek adam yönetimine sürüklenmemiz (Sevr'de
de bir tek adam *‘kukla halife'* vardı) ve şimdi de Lozan'da
reddettiğimiz çok hukukluluğa davetiye çıkaracak /*"müftülere nikâh
yetkisi"*/ tartışmaları…

Dikkatli bakın! Sevr'in hayaletinin Türkiye'nin üzerinde dolaştığını
göreceksiniz.

Sinan*MEYDAN*,*7 Ağustos 2017*

 
------------------------------------------------------------------------
a45UyF587661-170810212005 Oraj Poyraz At 0raj.p0y...@neomailbox.net
0raj.p0y...@neomailbox.net
2017/08/11  11:06 6  64  turanca...@googlegroups.com

 
-- 

Demokrasimiz icin yedi yeni niteleme
. . . . . .
BIR: Biber gazi demokrasisi...
IKI: Gizli tanik demokrasisi...
UC: Tazyikli su demokrasisi...
DORT: Tape demokrasisi...
BES: Tukuruk demokrasisi...
ALTI: Cop demokrasisi...
YEDI: Iddianame demokrasisi...
. . . . . .
Ahmet HAKAN
HURRIYET 30 Mart 2012

Oldurun!
MAIDE 33.Allah ve resulune karsi savasanlarin ve yeryuzunde (hak) duzeni
bozmaya calisanlarin cezasi ancak ya (acimadan) oldurulmeleri, ya
asilmalari, yahut el ve ayaklarinin caprazlama kesilmesi, yahut da
bulunduklari yerden surulmeleridir.
Bu onlarin dunyadaki rusvayligidir.
Onlar icin ahirette de buyuk azap vardir.
ENFAL 12.hani rabbin meleklere: muhakkak ben sizinle beraberim; haydi
iman edenlere destek olun; ben kafirlerin yuregine korku salacagim;
vurun boyunlarina!
Vurun onlarin butun parmaklarina!
Diye vahyediyordu.
NISA 89.sizin de kendileri gibi inkar etmenizi istediler ki onlarla esit
olasiniz.
O halde Allah yolunda goc edinceye kadar onlardan hicbirini dost edinmeyin.
Eger yuz cevirirlerse onlari yakalayin, buldugunuz yerde oldurun ve
hicbirini dost ve yardimci edinmeyin.
NISA 91.hem sizden hem de kendi toplumlarindan emin olmak isteyen
baskalarini da bulacaksiniz.
Bunlar her ne zaman fitneye goturulseler ona bas asagi dalarlar
(daldirilirlar).
Eger sizden uzak durmaz, sulh teklif etmez ve ellerini cekmezlerse
onlari yakalayin, rastladiginiz yerde oldurun.
Iste onlar uzerine sizin icin apacik yetki verdik.

Kur an daki Celiskileri Goz Ardi Etme Cabalarinin Yeni Celiskilere Neden
Olmasi

Muhammed in, Tanri dan geldi diyerek yerlestirdigi hukumlerin celiskili
ya da birbirleriyle tutarsiz olmasi, bir aralik oylesine goze batar ve
oylesine halkin tuhafina gider olmustur ki, gerek Araplar, gerek
Yahudiler ve Hiristiyanlar onu alaya almislardir. Tanri nin asla hata
yapmayacagini, Kur an i sil boz tahtasi haline sokmayacagini, celiskili
hukumler koymayacagini soyleyerek, Muhammed i uydurmacilikla
damgalayanlar olmustur. Onlarin bu sekilde konusmalarina karsi Muhammed,
Kur an i uydurmadigina dair Tanri dan vahiy geldigini soyleyerek isin
icinden siyrilmaya calismistir. Bu amacla Kur an koydugu ayetlerden biri
soyledir:

Ey Muhammed sana, Kur an i kendiliginden uydurdu derler; de ki,
Uydurdumsa sucu bana aittir ... (Hud Suresi, ayet 35).

Bunu yaparken, Kur an da, celiski bulunmadigini, cunku celiski ve
tutarsizlik gibi seylerin insana ozgu olup, ancak insan yapisi
kitaplarda (sozlerde) bulunabilecegini, oysa ki, Tanri dan sadir olan
sozlerde boyle bir sey olamayacagini anlatmak uzere su ayeti koymustur:

(Eger Kur an) Tanri dan baska bir yerden gelseydi, onda birbirini tutmaz
bircok (celisme) olurdu (Nisa Suresi, ayet 82).

Fakat, isi biraz daha saglama almak icin, ayetlerin zamana ve ihtiyaca
gore Tanri tarafindan degistirildigini soyleyerek, celiskili gibi
gorunen ayetlerin kaldirilmis oldugu kanisina yer vermistir. Nahl Suresi
ne koydugu su ayeti okuyalim:

Bir ayetin yerini bir baska, ayetle degistirdigimizde -ki Allah
indirdigini gayet iyi bilir onlar Muhammed e, Sen sadece uyduruyorsun
derler. Hayir, oyle degildir (Nahl Suresi, ayet 101).

Bunu pekistirmek uzere de, Allah diledigini mahveder, diledigini birakir
(Rad Suresi, ayet 39) seklindeki ayetleri ornek vermistir. Anlatmak
istemistir ki, Tanri, her yarattigini diledigi gibi yok edebildigi gibi,
diledigi ayetleri nesh eder , yani kaldirir ya da degistirip yerine bir
baskasini koyar veya oldugu gibi birakir. Bu dogrultuda olmak uzere, Kur
an koydugu ayetlerden bir digeri soyledir:

Herhangi bir ayetin hukmunu yururlukten kaldirir veya unut-tufursak,
onun yerine daha hayirlisini veya benzetini getiririz... (Bakara Suresi,
ayet 106).

Yani Tanri, koymus oldugu ayetlerden herhangi birini kaldirmak istedigi
zaman, onun yerine daha iyisini , daha hayirlisini ya da benzerini
koymakta oldugunu bildiriyor! Ancak, Muhammed, bu tur ayetleri one
surerek Kur an da celiski olamazmis, yani Tanri celiskili hukum
koymazmis kanisini yaratmaya calisirken, cok daha sakincali celiskilere
neden olmustur. Bir yandan Tanri yi, Hic yanilmayan, din gununun sahibi
olan, her seyin hakimi, ilim ve hikmetin kokeni, ebediyetler ve
ezeliyetler boyunca hata islemez olan, her seyi en mukemmel bir sekilde
onceden hesaplayan, her yaratigin kaderini daha dogmadan once deftere
yazan olarak tanimlarken, yani Tanri nin asla yanilmaz, asla hata
yapmaz, her seyi en mukemmel ve ek$iksiz, en hayirli sekliyle dusunur ve
yapar oldugunu belirtirken, diger yandan bu ayni Tanri nin, her seyi en
iyi sekliyle dusunemedigini, en isabetli sekilde karar veremedigini,
hayirli hukmun ne oldugunu bilemedigini, hata isleyebildigim ve bundan
dolayi koydugu ayetlerin hukmunu yururlukten kaldirip, yerine daha
hayirlisini veya benzerini koydugunu soylemistir.

Tanri yi hem hata yapmaz hem de hata yapar sekilde, tanimlamakla yeni
celiskilere sebebiyet vermistir. Fakat, Kur an in uydurma olmadigini ve
celiskili hukumler kapsamadigini belirtmek amaciyla, Tanri dan vahiy
geldigini soylemesine ve ornegin, (Eger Kur an) Tanri dan baska bir
yerden gelseydi, onda birbirini tutmaz bircok (celisme) olurdu (Nisa
Suresi, ayet 82) seklinde ayetler yerlestirmesine ragmen, Muhammed,
halktan kisilerin kendisi hakkinda yalanci , uydurucu ya da meczub diye
konusmalarini onleyememistir. Onleyebilmek icin, iyice guclenmeyi
beklemistir. Nitekim, Medine ye gecip de, taraftarlarinin sayisinin
arttigini ve giderek guclendigini gordugu an, kendi aleyhinde
konusanlari kilic yoluyla susturmaktan geri kalmamistir. Yaratmis oldugu
korku ve dehset havasi sayesinde, artik hic kimsenin kendisini
uydurmacilikla ya da celiskili hukumler koymakla damgalamaya cesaret
gosteremeyecegini dusunmustur.
https://kuranelestirisi.wordpress.com/2011/12/30/kurandaki-celiskileri-goz-ardi-etme-cabalarinin-yeni-celiskilere-neden-olmasi/


Grup eposta komutlari ve adresleri      :       
Gruba mesaj gondermek icin      :       ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin    :       ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :       ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin     :       ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :       http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz     :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap