Tamam endorfinler morfinlerle benzeşen moleküllerdir.
Esasen morfinler endorfinlere benzediği için uyuşturucu ve keyif verici
etkileri vardır.
Morfinler endorfin reseptörlerine bağlanır.
Ve etkilerini bu şekilde ortaya çıkarır.

Peki, hayvan kesimi sırasında, sonrasında endorfin salınımının misli
misli artması ne anlam taşır?
_*Bu hayvanların kendi kendilerini uyuşturduklarını ve artık acı
duymadıkları anlamına mı gelir, yoksa tam tersine hayvanların çok
şiddetle acı çektiklerini mi gösterir.*_
Elbette doğru cevap hayvanlar çok şiddetle acı çektikleri için beyin
endorfin salgılamaktadır.
Beynin koruyucu bir refleksidir endorfin salınımı, yani hayvan acı
çektiği için endorfin salınmaktadır.
Neden sonuç ilişkisini araştırdığımızda böyledir.

Peki bu durumda bu hayvanların hiç acı çekmediklerine güvenebilir miyiz?
Bunu denemek çok kolay?
Halep oradaysa malum arşın burada.
Öyle uzun boylu boynunu kesmeye canını almaya gerek de yok.
Bir ağrı modeli oluştururuz.
Bunu insanda uygulayacağımız için insaflı bir model olmasına dikkat ederiz.
Yaşam tehlikesi yaratmasın, geri dönüşümlü olsun isteriz.
Örneğin, acı şiddeti çok fazla olan standart acı biberler kullanabiliriz.
Ya da çok fazla ağrı verdiği bilinen Kutu Deniz Analarının
flagellerinden çok küçük bir parçayı çok küçük bir alana temas
ettirebiliriz.
Denekler kimler mi olur?
Elbette bu sözde bilimsel çalışmayı yapan, yayınlayan ve hiç utanmadan
ardında duran sözde bilim ekibi olmalı.
Deneyden önce, deney sırasında, ve sonrasında endorfinlerini ölçeriz.
Sonra da aynı zamanda ağrı uyaranı sırasında ölçülen endorfin
seviyesiyle eş zamanlı olarak hissedilen ağrı belirli bir ölçekte
deneklere sorulur.

Bakalım salgılanan endorfin bunların çektiği ağrıyı tamamıyla ortadan
kaldırmış mı?

HAaaaa, bir de helal kesimde çekilen besmelelerin, salavatların endorfin
salınımını artırdığı iddiası var.
Ki işin bu tarafı kendi yaptıkları deneylerde tamamıyla boşlukta kalmış.
Biz bunu da deneyimize dahil edebiliriz.

Aslında daha da kaba saba İslami bir yoldan da gitmek mümkün.
Bunları besmeleler, salavatlar eşliğinde ciddi bir batın ameliyatına
tabii tutumak da mümkün.
Bakalım besmele, salavat ağrı kesici etki yapıyor mu?

Yıl 2017 ve biz işte böyle salak salak işleri konuşuyoruz.
Ve merak etmeyin, ben daha önce Citation Index taraması yaptım.
Böyle saçma salak çalışmaların yayınlandığı başka üniversiteler ve
hakemli yayınlar var.
Bunlar Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır benzeri
ülkelerin üniversitelerinde yapılan çalışmalardır.
Bir de batıda ilahiyat bölümlerinde böyle saçma salak işlerle uğraşırlar.
Evet, batının da az manyakları yok değil.

Ama emin olun kimse hiçbir dilde, hiçbir dinin duasını ederek ağrısız
ameliyat olmaya, ya da etmeye cür'et edememiştir henüz.
Hipnozla bir şeyler deneyen kısmi başarılar elde edenler vardır.
Ancak, bunda da batına, göğüs, kafa içi gibi boşluklara yönelik ciddi
ameliyatları kimse denemeye dahi cüret edememiştir.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
<mailto:0raj.p0y...@neomailbox.net> / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

------------------------------------------------------------------------


   HAYVAN KESERKEN MORFİNE GEREK YOK, BESMELE YETER

*04.09.2017*

Harran Üniversitesi’nde hayvan kesimi üzerine araştırma yapan
veterinerler, helal kesimin hayvanın rahatlayarak ölmesini sağladığını
ileri sürdü.

Cumhuriyet'ten Sinan Tartanoğlu'nun haberine göre *‘Dünyanın düz
olduğu’* yönündeki internet tartışmasının yeniden gündeme sokulmasının
ardından, Urfa’daki Harran Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi öğretim
üyeleri, kurban bayramında hayvanlara acı çektirildiği yönündeki
tartışmalara *‘son nokta’*yı koydu. Prof. Dr. Gürbüz Aksoy, Prof. Dr.
Faruk Süzergöz ve Araştırma Görevlisi Pelin Polat, helal kesim
sırasında, yani besmele ile yapılan kesimde, hayvanların ağrı dindirici
ve sakinleştirici etkisi olan beta endorfin hormonu salgıladıklarını, bu
hormanın morfinden*30 kat* daha etkili olduğunu ileri sürdü.

Harran Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Prof. Dr. Gürbüz Aksoy,
Prof. Dr. Faruk Süzergöz ve Araştırma Görevlisi Pelin Polat, hayvanların
helal yöntemlerle kesimi sırasında acı çekip çekmediğini araştırdı.
Çalışmanın sonunda, helal kesim sırasında ağrı dindirici ve
sakinleştirici etkisi ile bilinen ve vücutta üretilen /*"beta endorfin
hormonu"*/ seviyelerinde artış belirlendiği ifade edildi. Helal kesim
öncesi, helal kesim sırası, helal kesimden*3 dakika* sonrasında yapılan
beta endorfin analizlerinde, hormon seviyesinin kesim öncesinde alınan
değerlerinin kesim esnasında alınan kan örneklerinde iki katına çıktığı,
kesimden*3 dakika* sonra ise yaklaşık*4 katına* çıktığının belirlendiği
bildirildi. Çalışmada, beta endorfin hormonunun, ağırı kesici
özelliğinin, morfin olarak bilinen ağrı kesiciye göre*30 kat* daha fazla
olduğuna da vurgu yapıldı, helal kesimde beta endorfin hormonu sayesinde
hayvanların sakinleştiği dile getirildi.


    ‘*Avrupa’*ya tebliğ’

*AB* ülkelerinde kesim yapılırken tabanca ve şok yönteminin
kullanılmasını eleştiren Aksoy, /*"Çalışmamız hakem
değerlendirilmesinden geçerek uluslararası bir kongrede sunulacaktır"*/dedi.

*http://www.birgun.net/haber-detay/hayvan-keserken-morfine-gerek-yok-besmele-yeter-177762.html*

 
------------------------------------------------------------------------
a45UyF587661-170905194644 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/05  22:39 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Dunya dusunenler icin bir komedi, hissedenler icin bir trajedidir.

Hugh Walpole

ENFAL - 65 Ey peygamber inanlari savasa tesvik et.
Eger icinizden sabirli yirmi kisi bulunursa onlarin ikiyuzune galip gelir.
Ve eger sizden yuzkisi olursa, kafirlerin binini yener.
Cunku onlar hicbir seyden anlamaz guruhturlar.
***
ENFAL - 66 Simdi Allah yukunuzu hafifletti.
Bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var.
Artik sizden sabirli ve metanetli yuz kisi olursa ikiyuzunu yenerler.
Eger sizden bin kisi olursa, Allah in izniyle ikibine galebe calarlar.
Allah sabir ve sebat edenlerle beRABerdir.

VAROLUSUN AMACI VE SINIRSIZ POTANSIYELIN EVRIMI

https://leventerturk1961.wordpress.com/2015/08/02/varolusun-amaci-ve-sinirsiz-potansiyelin-evrimi/

Posted on 2 Agustos 2015 by leventerturk1961

Asagidaki yazi sn Ozan Firat Baran dan aynen alinarak kopyalanmistir.
Dileyenler kendisinin web sitesine bu adresten erisebilirler:

http://mistikfelsefe.blogspot.com.tr/search/label/sonsuz%20potansiyelin%20tezah%C3%BCr%C3%BC%20ve%20hayat

————

Varolusun amaci ve sinirsiz potansiyelin Evrimi

Bu konuya baslamadan once uzerinde durmak istedigim, dikkat edilmesi
gereken nokta yaratilis kelimesidir. Tek Tanrili dinlerde, bu kelimenin
tam olarak hangi manaya geldigi, ozellikle daha derin teolojik konular
icinde, tartisilagelmektedir. Cesitli farkli gorusler olsa da, bu
kelimeden zahiri anlamda genel olarak algilanan olgu, creatio ex-nihilo
denilen yoktan var etme ya da yoktan yaratilis olgusudur.

Fakat hakikat seviyesindeki mistik ogretilerde, anladigimiz manada bir
yoktan yaratilis ogretisinden soz edilemez. Eger gercekten tam anlamiyla
yoktan varolus ogretisi savunulacaksa ortaya cesitli problemler ya da
mantikli, tatmin edici yanitlari olmayan sorular cikmaktadir. En basinda
Ex-nihilo fikri, genel olarak evreni, insani, bilinci ve her seyi Tanri
dan tamamen ayri gormektedir. Yani Tanri, bu ogretiye gore, kesinlikle
askindir ama tam anlamiyla ickin olamaz. Onun ickinligi ancak bilgisi ve
kudretiyle hayat bulur. Tipki koskoca bir imparatorlugu yoneten bir
imparatorun, yonettigi yerlere ickin olamamasi ancak gucu ve kudreti
araciligiyla oralarda hukum surebilmesi gibi, Tanri da goklerde oturan,
bir tahti, arsi olan ve oradan dunyaya gucu ve kuvvetiyle hukmeden
sonsuz kuvvette bir kral gibidir bu ogretiye gore. Dinsel metinlerde
gecen bu gibi ifadelerin zahiri anlamindan icsel manasina inmek gereklidir.

Existence

Yoktan yaratilis teorisinin, evreni ve her seyi Tanri dan ayirmasindan
dolayi, ateist cevrelerde de $ikca kullanilan, bazi tatmin edici
yanitlari olmayan sorulari ortaya cikardigindan bahsetmistim. Bu
sorulardan birkacini soyle ozetlemek mumkundur:

-Kendi icinde zaten her seyiyle mukemmel olan bir Tanri, evreni tam
olarak neden/ne amacla yaratmistir?

-Kendi icinde tam ve mukemmel olan, ezelden beri varolan bir Tanri nin
aklina, insani ve canlilari yaratmak fikri nasil ve neden gelmis
olabilir? Ayrica bu da yetmiyormus gibi, Tanri neden insani yaratip bir
de uzerine teste tabi tutmak istemis olabilir?

-Tanri, kendi icinde sonsuz guclu bir olguysa ve mukemmelse, insan ve
diger canlilari yaratip onlarin kendisine kulluk etmesini neden istemis
olabilir?

Butun bu sorularin cevabi icin kisaca Allah in hikmetinden sual olunmaz
ya da buna benzer bir sey dersek bu, dogal olarak pek cok kisiyi tatmin
etmeyecek ve benzer sorular sorulmaya devam edecektir. Bu nedenle zahiri
anlamdan cikip, daha dogrusu bu anlami asip , tipki cesitli Sufiler
gibi, bu duruma da hakikat penceresinden bakmak gerekmektedir.

Hicbir sey ama hicbir sey yoktu. Hatta hiclik bile mevcut degildi.
Fikirden ve kavramsallastirmadan arinmis olarak gercek sudur ki, aslinda
Bir bile var degildi. Ben vardi derken herhangi bir seyin var oldugunu
da soylemiyorum. Hicbir sey yoktu ifadesini kullandigim zaman, sadece,
bahsetmeye calistigim olgu hakkinda bir tur bilgi vermeye calisiyorum.
Hicbir sey yoktu. Yani Ne bir sey ne de bir seyin yoklugu. Bir bile
yoktu. Karma$ikligin imkansizligi yoktu. Gorulmez olan ya da
kavranilamaz olan da yoktu. Ne insan ne melek ne de Tanri vardi.
Kisacasi insanlarin bir isim vermis oldugu herhangi bir sey yoktu
(Basilides)

cember

Bir zamanlar zamansizlik icinde, ne madde ne bosluk ne uzay ne de zaman
varken, var olan ve olacak olan tamamiyla her seyi iceren gizem dolu bir
kaynak vardi. Bu kaynagi Big Bang in oncesinde her seyi iceren tekillik
durumunda olan gizem noktasi olarak da adlandirabiliriz. Bu kaynak,
sonsuz hiclik noktasidir ve cesitli kutsal metinlerde icinde varligin
veya yoklugun bulunmadigi, akilla kavranabilecek olgu ve kavramlarin cok
otesindeki derin karanlik olarak tanimlanir. Hatta bunu tanimlama nin
bile sacma oldugu belirtilir. Cunku bu evre, zihnimizin calisabilmesi
icin gerekli olan ve ikilige dayanan cesitli kavramlarin cok
otesindedir. Kokeni cok eskilere dayanan ve ayni zamanda hristiyan
mistikleri olan gnostikler, bu durumu goz kamastirici karanlik
ifadesiyle, paradoksal dogasini vurgulamaya calisarak, anlatmaya
calismislardir. Benzer sekilde islami ezoteristler olan Sufiler, bu
durumu siyah i$ik ve aydinlik gece olarak niteler. Milattan once 1500 lu
yillarda yaziya gecirilen en eski Hindu metni olan Rig-Veda, soyle der:

Baslangicta ne varlik vardi ne de yokluk...

Ne hava vardi, ne de onun otesindeki gokyuzu

Bir kimilti mi? Nerede? Hangi ortunun altinda? Kimin himayesinde?

Dipsiz sularin sonsuz derinligi mi yoksa?

Ne olum vardi o zaman ne de olumsuzluk.

Ne de gunduzu geceden ayiran bir isaret

Ama Bir O vardi, soluk olmadan soluyordu kendi ic gucuyle

Baska da bir sey yoktu.

Karanliklar icinde karanliklar dururdu;

Boyutlari olmayan bir deniz gibi;

Mumkun olani hala bicimlendirmemis bir bosluk,

Ta ki Sicakligin gucu Tek olani yaratana dek. (Rig-Veda 10:129)

Rig-Veda da ayrica Purusha denilen kozmik candan bahsedilir ve bu canin,
var olacak olan her sey olmasina, bolunmesine ve boylece mevcut var olan
her seye donusmesine neden olan bir potansiyel, bir gizem noktasi oldugu
belirtilir. 4 Veda daki ayetlerin, daha cok rituelistik manalarini
aciklayan Hindu metni Satapatha Brahmana da bu kozmik cana kozmik
yumurta denir ve onun yarilmasindan, her seye donumesinden soz edilir.
Bu Brahmana da bu gibi anlatimlarin yaninda daha sembolik ve masalsi
anlatimlar, orneklendirmeler de bulunur. Vedalarin sonu (Vedanta) olarak
kabul edilen ve Hint felsefesinin temelini olusturan Upanisad larda
sembolik anlatimin uzerine, bu durumun kozmolojik, felsefi/p$ikolojik
yonlerine deginilir.

Her seyi iceren, her sey olmaya ve her seye donusmeye hazir sonsuz bir
potansiyeldi bu nokta. Icinden butun varligin fiskirdigi bu kaynak,
ayrismamis bir butunluk halinde adeta varliga gebeydi. Bu potansiyel,
icinde kuarklardan galaksilere, cansiz maddeden bilince, sevgiden
nefrete, iyilikten kotuluge, duymaktan dokunmaya ve gormeye,
algilayandan algilanana, muzige sanatin her turlusune, gaddarliktan
merhamete, bizi dahil her seyi barindiran bir sonsuz tohumdu. Bu sonsuz
enerji tohumuna Hintliler Mahat-tattva der.

Bu sonsuz gizem noktasi, icinde sonsuz bilinc potansiyelini
barindirmasina ragmen, kendisinden ayri, bilincinde/farkinda olacagi
ikinci bir nesne var olmadigi icin yani herhangi bir anlamda bir ikilik
(dualite) var olmadigi icin paradoksal olarak bilincsizdi. Tipki dogasi
aydinlik olan isigin, uzerinde yansiyacak bir sey olmadigi zaman
paradoksal olarak karanlik olmasi gibi. Bazi Sufiler bu durumu durgun su
ya da durgun deniz ornegiyle de anlatmaya calismistir. Sonsuz gizem
noktasinda bu evre, durgun denize benzer, dalga ve kopuk yoktur, bu
nedenle de deniz kendisini gosteremez . Ayni i$ik orneginde oldugu gibi,
dogasi sonsuz bilinc olan bu gizem noktasi, bilincinde olacagi,
kendisinden ayrismis ikinci bir sey olmadan, bir butunluk halinde,
paradoksal olarak bilincsizdi ve bu nedenle uzerinde yansiyip kendi
icine bakabilecegi ayna ya gereksinim vardi... Diyebiliriz ki Isigin
ancak uzerinde yansiyacak bir sey oldugunda aydinlatma niteligine sahip
olmasi gibi, sonsuz gizem isigi Tanri da sonsuz evren seklinde tezahur
ederek sonsuz sayida canli bilincinin uzerinde yansiyip aydinlanan i$ik
oldu...

Sonsuz guclu Tanri nin herhangi bir seye ihtiyaci mi olurmus?!?

Devam etmeden once bu konunun da uzerinde durmak gerek... Anlatilmasi
mumkun olmayan, kelimelerin guc yetiremeyecegi bir gizemi anlatmaya
calisirken ihtiyac gibi kelimeler kullaniyoruz ancak bu, konunun
anlasilmasi icin mecburi olarak kullanmamiz gereken bir kavramdan
ibarettir. Sonsuz guclu olan Tanri nin herhangi bir ihtiyacindan soz
edilir mi? seklinde bir soru gelmesi mumkundur... Burada dikkat edilmesi
gereken nokta, bu anlattiklarimizin Tanri nin dogasi oldugu yani zaten
Tanriligin icinde oldugu ve Tanri nin disinda herhangi bir seyin zaten
gerceklesmedigidir. Ornegin dahi bir bilim adami icin Aslinda o dahi
falan degil, her seyi zekasina borclu seklinde bir yorum yapamayiz cunku
dahi bilim adami kavramina o kisinin zekasi, benligi, her seyi zaten
dahildir. Ayni sekilde mistik ogretilerde ayna da, yansiyan/yansinan,
algilayan/algilanan da Tanriligin /Tanri nin icindedir. Bunu soyle
orneklersek (her ne kadar ek$ik bir ornek olsa da) anlamamiza yardimci
olabilir: Gunesi isigi ve isisi olmadan dusunebilir miyiz? Gunesi gunes
yapan unsur, isinlari ve isisidir, iste evren de Tanri dan kaynaklanan
bir olgudur, Tanri yi Tanri yapan evren ve onun da otesindeki askin
dogasidir; isigin ve isinin, gunesin vazgecilmez ve zorunlu bir olgusu
olmasi gibi, nihai anlamda bir hayal (maya) olan evren de Tanri nin
vazgecilmez ve zorunlu bir olgusudur. Hinduizm de Saktalarin kutsal
metni olan Devi Gita, Maya nin (hayalin/iluzyonun) bile Tanri dan ayri
olmadigini soyler. Ortada yaratma ihtiyaci yoktur, Tanri zaten evren ile
ve ayrica evreni de askin dogasi ile budur.

Dolayisiyla evren, Tanri nin bir ihtiyacindan ortaya cikmis degildir.
Gunesin isigini ve isisini, ihtiyaci oldugu icin yaymamasi gibi, evren
de ihtiyactan ortaya cikmis veya yaratilmis degildir. Evren Tanri nin
bizzat dogasindan yayilan bir sonuctur, ortada herhangi bir ihtiyactan
soz edilemez. Evren, Tanri nin kendini, yine kendi icinden,
gerceklestirme surecinin sonuclarindan biridir ve bu surec sonsuzluktan
beri tekrarlanmaktadir diyebiliriz.

Ibn Arabi ye gore Tanri, bu tek mutlak gizem konumdayken (Ehadiye)
hicbir sifata, kisilige, varliga ya da yokluga sahip degildir.Zaten bu
asamada tek kelimesi, bir sifat anlaminda degil de daha cok
ayrismamisligi ve farklilasmamisligi belirtmek icin kullanilir. O
asamada teklik gibi kavramlar hatta varlik-yokluk , gibi karsitligi
iceren kavramlar, ayrismalar bile mevcut degildir. Ayni olgu Rig-Veda da
Baslangicta ne varlik vardi ne de yokluk... (Rig-Veda 10:129) sozuyle
ifade edilir. Bu, icinde sonsuz potansiyeli barindiran, her seye
donusmeye, her sey olmaya hazir duruma:

- Ibn Arabi Ehadiye der.

- Hint sisteminde ayni olguya Nirguna Brahman (Sifata sahip olmayan
Brahman) denir.

Rig-Veda 10:129: Baslangicta ne varlik vardi ne de yokluk...

- Taoizm de de ayni duruma isimsiz sifatsiz Tao denir. Tao te Ching
soyle der:

Eger O nun hakkinda konusabiliyorsan o sey Tao degildir, eger O na isim
verebiliyorsan o sey Tao degildir. Tao nun ismi yoktur, isim siradan
seylere verilir.... (Tao Te Ching 1)

O nu goremezsin cunku formsuzdur, O nu dinleyemezsin cunku sesi yoktur.
O na dokunamazsin cunku gayrimaddidir.....O adeta hicligin kiyilarina
aittir, gunes gibi yukselir fakat aydinlatmaz, gunes batmasi gibi batar
fakat karartmaz baslangici ve sonu yoktur, hicligin icindeki varliktir,
cok buyuk bir gizemdir, asla hicbir sekilde tanimlanamaz . (Tao Te Ching 14)

-Mahayana Buddhizm inde ayni olguya Dharmakaya (Sonsuz Buddha dogasi),
Tibet Buddhizminde de (Vajrayana) Rigpa gibi isimler verilir.

Ikinci asamada bu sonsuz potansiyel, kendi kendinin farkina varir:

- Hint te bu duruma Omkara adi verilir ve mutlak olan, sifatlar
kazanmaya baslar.Boylece Saguna Brahman (Sifata burunmus Brahman) haline
gelir.

- Ibn Arabi bu asamaya Vahadiye adini verir ve Tanri ilk defa kendini
Tek Tanri gibi sifatlarla ifade etmeye baslar.

-Tao Te Ching soyle der:

...Isimsiz olan, yaratilisin kaynagidir. Isme burunen ise evrendeki her
seyin anasidir (Tao Te Ching 1)

Ucuncu olarak Ayan-i Sabite asamasini sayabiliriz. Bu asama, sabit
arketipler asamasidir ve Neo-Platonculuktaki logos kavramiyla hemen
hemen aynidir. Bu asama, fenomenler dunyasindaki (Ibn Arabi nin
deyisiyle hayal , Hint sisteminin deyisiyle maya ) butun gercekliklerin
ve butun evrenin, kavramlarin, karsitliklarin yani her seyin
fikir/potansiyel halde Tanri nin zihninde olustugu asamadir.

Dorduncu ve son asamaya da halk denir. Bu asamada tezahur tamamlanmis,
evren Tanri dan sudur etmis, goruntuler ve fenomenler dunyasi olusmustur
ya da yaratilmistir. Tao Te Ching soyle der:

Tao dan birlik olgusu gelir. Birlikten iki (dualite) gelir. Ikiden uc,
ucten de butun her sey gelir. (Tao Te Ching 42)

Butun bu isleme Hint sisteminde spirituel Big Bang de denebilir. Big
Bang teorisine gore ayni islemi yorumlarsak, baslangictaki sonsuz hiclik
noktasina Ehadiye/Nirguna Brahman , bu noktanin tek, sonsuz potansiyel,
patlamaya ve genislemeye hazir olarak anlam kazanmasina Vahadiye/Saguna
Brahman , bu noktanin patlama anina, var olan her seyi icerirken bunlari
gerceklestirmeye hazir ana gelmesine Ayan i Sabite, inflasyondan sonra
evrenin gezegenlerin ve zamanla insanin, bilincin, bildigimiz evrenin
olusmasina da halk diyebiliriz.

Ibn Arabi ye gore anladigimiz manada yoktan yaratilis (creatio
ex-nihilo) yoktur. O na gore, icindeki her seyiyle birlikte evren, bu
sonsuz gizem noktasinda yani Tanri nin icinde potansiyel olarak zaten
mevcuttu. Yaratilis olarak adlandirdigimiz olgu, Tanri nin icinde
potansiyel olarak bulunan her seyin tezahurunden ibarettir. O, kendi
icinde olani aciga vurmaktadir. (fi zatihi) Bu kavram, kla$ik anlamda
yoktan yaratilis teorilerinden ince bir cizgiyle
ayrilmaktadir.Dusuncenin zihinde, dalgalarin denizde olmasi gibi butun
evren de icindeki her sey ile birlikte Tanri dadir.

Sonsuz potansiyel kendi icine bakiyor...

Bir suje olan Ben , ancak kendiligim den ayri, ben olgusunun disinda
ikinci bir nesne oldugunda yani dualite (ikilik) olgusu var oldugunda
bilincli yani o ikinci seyin farkinda ve bilincinde olabilirim. Bu
ayrismamis, disinda hicbir sey bulunmayan sonsuz potansiyel de, ilk
olarak (bu konu zamanla ilgili degildir ama anlatim kolayligi acisindan
bu tip kelimeler kullaniyorum.) kendini, bilinc ve o bilincin nesnesi
biciminde 2 ye bolerek (dualite olarak tezahur ederek) anladigimiz
manada bir kozmik bilinc olusturdu ve kendisinin sonsuz potansiyel
oldugunun farkinda oldu. Diger bir deyisle sonsuz potansiyel, kendi
yansimasina bakarak, kendisini gorebildi ve kendisinin farkinda oldu. Bu
konuda Peki bu potansiyel neden bilinc olusturdu ya da Bu potansiyel
neden sadece potansiyel olarak kalmadi diye bir soru gelebilir. Tanri
sonsuz potansiyel ve sonsuz bilinctir. Ancak (tezahur asamasindan once)
bilincli degildir. Bunun farkini anlamak gerek. Tanri, sonsuz bilinc
potansiyeli olmasina ragmen, tezahurden once yani
uzay-zaman-bosluk-boyut-enerji asamasindan once kendisinden baska,
kendiliginden baska hicbir sey olmadigi icin, ayrisma olmadigi icin
kendisinin ne oldugu hakkinda bilincsiz idi. Daha once bahsettigmiiz
ornegi yeniden yazarsak: Tipki dogasi aydinlik olan isigin, uzerinde
yansiyacagi hicbir sey (bosluk, nesne...) olmadigi zaman paradoksal
olarak karanlik olmasi gibi. Tezahur surecinin baslangici, Tanri ya ayna
oldu. Her seyi goren gozun kendisini gormek icin aynaya ihtiyaci olmasi
gibi. Tanri da bizzat kendi icinde dualite haline gelerek,
uzay-zaman-bosluk-evren........nihayet bizler olarak tezahur etti ve
kendini bilip gerceklestiriyor. Bu nedenle Sufiler, Su ana kadar Tanri
ya en iyi ayna olan, insandir demistir. Ve bu nedenle Ibn Arabi
ontolojisine gore insan cok onemlidir.

Spirituel Big Bang dedigimiz olguyla ilk kendisi hakkinda bilincli olma
durumu Tanriligin icinde bir enerji kipirdanmasi ile mekanik olarak
baslar ve tezahurun ilk asamasi olan zaman kavrami olusur sonra bosluk,
uzay, evren ve bizler. Bu enerji Kipirdanmasi nin sebebi ancak su
sekilde aciklanabilir. Bu olguya biz Tanri yahut sonsuz potansiyel
diyoruz. Antik metinlerde sinirsiz potansiyel de deniyor. Enerji kavrami
ya da potansiyel kavrami, potansiyeli oldugu seyleri aciga cikarmayi ima
eder. Eger boyle bir olgu yoksa o seye zaten potansiyel yahut enerji
demezdik. Ancak olu bir yigin derdik. Fakat o potansiyel/enerji,
potansiyeli oldugu seylere yani varliga gebeydi. O her seyi baslatan
kivilcimin da kivilcimi olan kipirti , bu nedenle yani sonsuz
potansiyelin dogasi geregi bir zorunluluk olarak oyle ya da boyle
zamansizlik icinde bir anda baslamak zorundaydi. Baslamasaydi potansiyel
enerji degil bambaska, olu bir sey olurdu o. Ancak dogasi ve yapisi bu
degildir.

Bir de sunu unutmamaliyiz: Bu aciklamalar, aslinda aciklanamayacak,
kelimelere dokulemeyecek kadar gizemli ve olaganustu olan bu olguyu
anlayabilecegimiz gibi mantiga oturtmaktan ibarettir. Sadece mantigini
anlamaya calismaliyiz. Binlerce yildan beri antik mistik metinlerin ve
mistiklerin bize anlatmaya calistigi sey, evrenin ve bizim, Tanri ya
ayna oldugumuzdur.

Ben, gizli bir hazine idim bilinmek istedim ve beni tanisinlar diye
mahlukati yarattim. Kudsi Hadis (Acluni. 2/132; Aliyu l Kari. 273)

Bu unlu hadisin de bahsettigi bilinmenin ilk sarti ozne ve oznenin
farkinda olacagi nesne olarak dualite seklinde tezzahur etmekti. Sonsuz
potansiyel okyanusu, ilk once kendi icinde aktivize oldu ve kendi
kendinin farkinda olmayi istedi bu asamadan sonra kendi icine bakti ve
icindeki sonsuz potansiyeli gerceklestirmek yani kendi kendini
gerceklestirmek icin tezahur surecini devam ettirdi ve boylece kendini
ozne/nesne seklinde ifade edis sureci devam etti.

Sonsuz potansiyel; ayni anda bilen ve bilinen, gozlemleyen ve
gozlemlenen, tanik ve deneyim olarak ya da bu sekilde tezahur ederek
kendi kendisini tam anlamiyla bilmeye basladi.

Bu konuda, unlu Upanishadlardan Brihadaranyaka soyle der:

Her sey, baslangicta ayrismamis bir butunluktu....Sonra ayrismayla isim
ve goruntu formlari gibi gorundu. O, Ben yaratilisin kendisiyim cunku
butun bu evreni icimden yansittim diye dusundu ve her sey oldu....O
ayrismamis potansiyel, kendini bilmek, kendini ifade edebilmek icin hic
degismeden, iluzyon(maya) sayesinde, her bir goruntu ve form haline
geldi boylece, iluzyon nedeniyle, cok olarak algilandi.....Zaten her
seyi algilayan da yine O ydu (Brihadaranyaka Upanishad 1:4:5, 7, 10 -
2:5:19)

Tezahur surecinde, ilk olarak bosluk yani uzay gozuktu cunku
potansiyelin aciga cikmasi icin cokluk iluzyonu gerekliydi bunun icin de
bosluk... Sonra boslugu zaman kavrami takip etti...

O potansiyel, kendi icindeki sonsuzlugu, bilen ve bilinen; algilayan ve
algilanan olarak, surekli asamali bir sekilde ust seviyeye dogru yonelen
bir bicimde yansitti ve yansitmaya devam edecek. Ornegin Deneyimleyen
anlaminda tezahuru acisindan, once bitkiler sonra hayvanlar seklinde
gorundu, cok cesitli canlilar oldu kendi kendisinin farkinda olabilmek
icin... Kimi zaman dinozorlar gibi cikmaz sokaklara sapti ancak nihayet,
su ana kadar en gelismis anlamda, insan olarak kendi kendini
deneyimleyebildi. Su ana kadar, en cok insan tezahuruyle kendine ayna
olabildi/kendi icinde bakabildi. Omer Hayyam bunu anlatabilmek icin,
ustun soz sanatini konusturarak soyle demistir:

Tanri mineralde uyudu, bitkide dus gordu, hayvanda uyandi, insanda
kendini buldu Omer Hayyam, Rubailer

Ibn Arabi nin ogretisinde de insan in konumu ve onemi iste bu nedenle
cok yuksektir:

Bizim varligimiz onun varligidir. Varligimiz acisindan biz ona muhtaciz,
kendi nefsinin zuhuru icin o da bize muhtactir...Senin ozelligin ne ise
onun ozelligi odur. Emir ondan sana oldugu gibi, senden de ona
dogrudur...o bana ibadet eder, ben de ona ibadet ederim...Allah in,
yaratiklarin sifatlariyla ortaya ciktigini gormez misin ? Peki ya O nun
ayni zamanda noksanlik ve kotuluk sifatlariyla da ortaya ciktigini?
Canlilarin da basindan sonuna kadar O nun sifatlariyla ortaya ciktigini
gormuyor musun? Yaratilanlarin sifatlari onun icin hak oldugu gibi, onun
sifatlari da butun canlilar icin haktir Ibn Arabi, Fusus El Hikem

Konuyla dolayli da olsa alakali oldugu icin, yeri gelmisken sunu da
soylemek istiyorum. Evrim teorisi, sadece gecerli olmakla kalmayip, bu
mistik ogretinin hakkiyla anlasilabilmesi icin ayni zamanda gereklidir de.

Cesitli mistik metinlerde bu tezahur asamasi, potansiyelin/Tanri nin
icinde ortaya cikan bir ruyaya da benzetilir. Devam etmeden once, Tanri
nin butun bu anlattigimiz tezahur olgusu icin neden ruya benzetmesinin
kullanildigina deginmek istiyorum. Ruya ornegi aslinda sunu anlamamiza
yardimci olmak icin kullanilir. Tanri nin tezahur etmesinden ya da
donusmesinden bahsederken, zihinlerimiz icin cozulmesi cok zor olan bir
paradoks olusur. Cunku butun bu asama lardan, donusmelerden bahsederken
dogal olarak, o sonsuz potansiyelin kendisini modifiye ettigini ve
gercekten de zamana bagli olarak, donustugunu baska seylere donusup
potansiyel olmaktan cikarak, gerceklige donustugunu varsayariz. Halbuki
butun bu tezahurler, donusumler sonsuz potansiyelde hicbir degisim
yaratmadan ve zamana bagli olmadan gerceklesir. Yani O, kesinlikle
hicbir seye donusmeden donusur. Kesinlikle, evrimle, zamana bagli
olmadan, asamali sekilde icindekileri yansitir. Bunu anlamamiza yardimci
olmak icin ruya ornegi etkili olabilir. Buna gore, ben , sen , o ve
butun bu evren, sonsuz potansiyel okyanusunun yani Tanri nin icinde
ortaya cikmis bir ruyadir diyebiliriz. Hint metinlerinin dedigi gibi
Evren Brahman in bir ruyasindan ibarettir Bu ruya durumu, Tanri nin
derin uykusu seklinde sembolize edilmistir. Sonsuz potansiyel okyanusu,
derin uykudaki Tanri dir. Tezahur asamasi ise, Tanri nin ruya gorme
asamasidir. Tipki bizim de derin uykuda bilincsiz potansiyel olmamiz,
ancak REM asamasinda ruya gorerek bilincli olmamiz gibi.

Sonsuz potansiyelin icinde ortaya cikan ruya

Oyleyse diyebiliriz ki, evren ve icindeki her sey, sonsuz zihin
potansiyeli yani Tanri nin icinde ortaya cikmis bir ruyadir veya
dusuncedir. Zen ustalarinin dedigi gibi her sey, buyuk zihnin icinde
ortaya cikan bir dusuncedir.

Hepimiz bu hayali deneyimlemekteyiz. Fakat bu, bireysel olarak ayri ayri
zihinlerimizde ortaya cikan bir ruya degildir. Yani butun evren, benim
bireysel zihnimin icindedir seklindeki bir dusunceye solipsizm denir ve
tekci felsefeden farklidir. Ruyayi goren olgu (ya da icinde evren
dusuncesi olusan olgu) sonsuz potansiyel olan Tanri dir. Biz ise, Tanri
nin gordugu ruyanin icinde olusan karakterleriz. Bu potansiyel okyanusu,
ruyasinda kendini biz ve evren olarak gormektedir. Dolayisiyla biz
dedigimiz sey, Tanri dan farkli degildir. Bu ogreti pek cok mistik
sistemde vardir. Hintliler buna Atman Brahman dir der. Ibn Arabi soyle der:

Varlikta O nu goren, O dan baskasi degildir

Hakk in belirmesi benim vucudumdadir. Bu nedenle biz Allah a gore bir
kap gibiyiz (Ibn Arabi, Futuhat)

Tanri, araciligimizla kendisinin farkina varmaktadir. Hepimiz,
hayal/ruya icindeyiz ama benzer sartlarda/evrende variz cunku Tanri nin
tek ruyasindaki karakterleriz, her birimiz, bu ruyanin farkli
perspektifinde ortaya cikan oyuncular gibiyiz. Sonsuz potansiyel Tanri,
kendisini herkes ve her sey olarak tezahur ettirmektedir ya da
yansitmaktadir ve boylece kendini bilmekte, kendi icine daha fazla
bakabilmektedir.

Cesitli Yunan filozoflari, Tanri yi ve canlilari anlatabilmek icin,
cember ornegini kullanmislardir. Plotinus, unlu dokuzluklarinda soyle der:

Tum varliklar, tek ana merkezde birlesen cesitli merkezler olarak
dusunulebilirler. Bu merkezler, kendilerinden cikan cizgiler kadar cok
sayida gorunurler ama yine de tum bu merkezler bir birlik yaratirlar. Bu
nedenle cesitlilikleri icindeki bilincli varliklari tek merkezde
birlesen cok sayida merkeze benzetebiliriz.Bunlarin hepsi tektir cunku
ayni merkezi paylasirlar ama merkezden cikan cok sayida yaricaptan
dolayi cok sayidaymis gibi gozukurler. Plotinus Enneads 6.5.5

Cemberin ortasindaki siyah nokta, sonsuz potansiyeli yani Tanri yi
simgeler. Noktadan cikan oklar, Tanri nin icinden tezahur eden cesitli
yuzlerini yani canlilari temsil eder. Cemberin cevresi ise bedeni ve dis
dunyayi simgeler. Sinirsiz olan oklar, cemberin cevresinden yani
disardan bakildiginda ayriymis gibi gorunur ancak hepsi de tek olan
noktadan cikmistir ve ozde birdir. Her bir ok, Tanri nin kendini
deneyimlemesini simgeler. Sonsuz potansiyel olan Tanri, birligini bu
sonsuz cesitlilikteki zenginlik olarak ifade eder.

Iste, tasavvuf terminolojisini kullanirsak diyebiliriz ki, seriat ve
tarikat kapisinda bulunanlar kendilerini cemberin cevresiyle
ozdeslestirmektedirler. Yani birey, kendi bedeniyle duygulari ve
dusunceleriyle digerlerinden tamamen ayridir, teklik dusuncesi henuz
yoktur. Marifet kapisindakiler ya da daha ust basamaga cikmis olan
inisiyeler, kendilerini oklarla yani psise ile ozdeslestirmeye baslar.
Kendilerinin beden olmadigini, bedenin ve kulturel/biyolojik olgularin,
ben degil, ben in giydigi cesitli elbiseler oldugunu idrak ederler.
Hakikat seviyesine ulasanlar ise kendilerini cemberin merkeziyle
ozdeslestirirler. Coklugun bir goruntu oldugunu, hakikatin ise teklik
oldugunu... (Enel Hak)

Hintliler bu durumu, yasadigimiz 3 gerceklige benzetirler: Derin uyku,
ruya gorme durumu ve uyaniklik hali. Derin uyku durumumuz, bilincsiz
sonsuz potansiyele benzer. Tek bilinc, kendini merkezin tam olarak
ortasindaki noktaya cekmistir ve biz de bilincsizizdir. Uyaniklik
durumunda bilinc, farkindaligi psiseler ve cemberin cevresi olan bedene
kadar genisletir. Ruya gorme halindeyken de sadece psiseye yani oklara
kadar genisletir.

Ozetlersek, tek bir bilinc, kendini herkes ve her sey olarak ifade
etmektedir ve herkes/her sey, ayni bilincin kendini ifade etmesinden
ibarettir. Yani varolusun gizem potansiyeli, evren ve bizler olarak
ortaya cikiyor ve kendisini bu sekilde deneyimliyor/biliyor. Potansiyel
icinde olusan izlenimler etki ler (imprint), uygun (proper) bir media
yani tasit/kabuk/beden gerektiriyor ve sonsuz gizem/potansiyel/enerji,
uygun bir arac / beden-zihin organizmasi seklinde (proper media) tezahur
ederek onunla ozdeslesiyor. Boylece gazlarla, taslarla...vs baslayan bu
surec evrim ile nerdeyse tam bilinc de kazanarak insan olarak devam
ediyor...

Ozan Firat Baran


Grup eposta komutlari ve adresleri      :       
Gruba mesaj gondermek icin      :       ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin    :       ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :       ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin     :       ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :       http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz     :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap