19-09-2017

 

------------------------------------------------------------------------


  *SİNAN MEYDAN*: ATATÜRK’ÜN İSYAN RAPORLARI

/*"Gerçek kurtuluş toplumdaki marazı (hastalığı) tespit edip tedavi
etmekle elde edilir. Marazın tedavisi ancak ilmi ve fenni bir tarzda
yapılacak olursa şifa verici olur…"*/ (Atatürk,*27 Ekim 1922*, Bursa)

Tam yüz yıl önce bugün… I. Dünya Savaşı'nın en zor zamanları… Tarih,*18
Eylül 1917*… Yer, Halep… O gün, *7*. Ordu Komutanı Atatürk, Halep'ten
İstanbul'dakiBahriye Nazırı ve *4*. Ordu Komutanı Cemal Paşa'ya,
/*"Memleketin hayatına ilişkin araştırma ve incelemeye değer görüşlerimi
bildirmeye hazırım"*/ diye bir telgraf gönderdi. Cemal Paşa bu
telgrafa*19 Eylül*'de, /*"Pek çok yararlanılacağına emin olduğum
görüşlerinizi beklerim"*/ diye cevap verdi.


    BİRİNCİ*RAPOR*

Bunun üzerine *7*. Ordu Komutanı Atatürk,*20 Eylül 1919*'da, Başkumandan
Vekili Enver Paşa'ya, Sadrazam ve Dahiliye Nazırı Talat Paşa'ya ve
Bahriye Nazırı ve *4*. Ordu Komutanı Cemal Paşa'ya*2010 kelimelik* uzun
bir rapor gönderdi. (Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk, Hayatı ve Eseri,
s.*120-128*, Atatürk'ün Bütün Eserleri, C.*2*, s*.120-125*). Atatürk, bu
raporu hazırlarken *7*. Ordu'ya bağlı*20*. Kolordu Komutanı İsmet Bey
(İnönü)'le görüş alışverişinde bulunmuştu. (Şevket Süreyya Aydemir, Tek
Adam, C.*1*, s.*274*).

Atatürk raporuna, yetkililerin /*"bu açıklamalarını, hiçbir kötümserliğe
ve telaşa yormayarak soğukkanlılık ve ciddiyetle karşılayacaklarına
güvendiğini"*/belirterek başlıyordu.


    SORUNLAR

Genel durum: /*"Halk ile idare (hükümet) arasındaki bağlar sarsılmıştır.
Hükümet acz içindedir. Halk savaşlarla iyice fakirleşmiştir. Hükümetin
uygulamaları ‘halkın haklarına ve adalete' aykırıdır. Bu, ‘halkın
nefretini' arttırmaktadır"*/diyordu. /*"Hükümetin ‘acz içinde'
olmasında, zabıta kuvvetinin olmaması, memurlarının ‘rüşvet' alması,
‘vurgunculuk', ‘yolsuzluk' yapması, ‘suiistimalleri', ‘keyfine
düşkünlükleri' ve ‘adalet işlerinin kesinlikle yürümemesi' etkilidir. Bu
nedenlerle genel hayat her yerde çürümektedir. Ticaret ve ekonomi
çökmüştür. Para meselesi, geleceğe güven bırakmamıştır; namuslu
insanları bile kutsal bildikleri değerlerden uzaklaştırmıştır"*/
diyordu. /*"Çürüyen muazzam saltanat binasının (devlet) bir gün içeriden
birden bire çökmesinin"*/ muhtemel olduğunu söylüyordu.

Askeri durum: /*"Düşmanlarımız bize göre daha iyi durumdadır. Almanlar
savaşı kazanamaz. Savaş uzun sürecektir"*/ diyordu. Ordumuzun iyice
zayıfladığını, ülkenin insan kaynaklarının yetersiz olduğunu söylüyordu.
/*"Özetle, Batı'da muhtemel yeni taarruzları beklemek ve Suriye
sınırındaki düşman taarruzlarını başarısızlığa uğratmak, genel askeri
durumumuzun şimdiki vazgeçilmezleridir"*/ diyordu. Bu durumda, son
kuvvetlerle Bağdat'ı geri almanın da mümkün olmadığını anlatıyordu.
/*"Düşman Bağdat'a gemilerle ve trenlerle asker getirirken, biz boynuzlu
hayvanlarla (şahdarlarla) ve deve ile buna karşı koyamayız"*/ diyordu.


    ÇÖZÜM*ÖNERİLERİ*

/*"Bu sözlerimle ‘her şey bitti, bulunacak çare kalmadı' demek
istemiyorum. Böyle kötümser bir düşüncenin, düşmanların en tehlikelisi
ve en vahimi olduğunu açıklamaya gerek görmem. Kurtuluş ve hayat imkanı
vardır, ancak hedefe ulaştıracak tedbirleri bulmak lazımdır"*/ diyordu.

Sonra şu çözüm önerilerini sıralıyordu.

a) İçten hükümeti kuvvetlendirmeli, jandarmayı güçlendirmeli, memurları,
adalet işlerini, ticaret ve ekonomi işlerini düzenlemeli, suiistimalleri
hiç olmazsa tahammül edilebilir sınıra indirmeli ve böylece memleketi
sağlam bir hareket üssü haline getirmeli…

b) Askeri siyasetimiz bir savunma siyaseti olmalı. Yurt dışında tek bir
Osmanlı eri kalmamalıdır. Sina cephesinde düşman bize göre çok güçlüdür,
her an taarruzedebilir. Hazırlıklar tamamlanmalıdır.

c) Bütün Suriye ve Hicaz'ın sorumluluğu ve Sina cephesinde komuta, kendi
evlatlarımıza (Müslüman Osmanlılara) verilmelidir. Vatanın çıkarlarına
en uygun şekil budur. Eğer Sina cephesinin von Kress'in *8*. Ordu'su ile
benim *7*. Ordu'm tarafından savunulması gerekiyor ve bu orduların
Falkenhayn'a bağlı bulunması uygun bulunuyorsa vatanımızın çıkarları
için bu görevi üzerime almaktan kaçınmam. Ancak bu halde Falkenhayn'ın,
bütün Suriye ve Hicaz'ı yöneten en yüksek sorumlu bir yurt çocuğunun
(bir Osmanlı'nın) emri altına girmesi gerekir. Falkenhayn sadece askeri
komutan olur. Sevk ve idare bizim memleketimizin bir öz evladının elinde
olur. Sina cephesi bir komuta altında erimeye mecbur olursa o komutan
ancak ben olurum.


    ALMAN*EMPERYALİZMİ*

Alman emperyalizmine şöyle isyan ediyordu: "İçinde bulunduğumuz bu
bataklıktan Almanlarla beraber kurtulmak zorunlu ise de Almanların bu
zorunluluktan ve savaşın uzamasından yararlanarak bizi sömürge yapmak ve
memleketimizin bütün kaynaklarını kendi ellerine almak siyasetinin
karşısındayım. Bugün Falkenhayn her vesileyle herkese karşı, Alman
olduğunuve elbette Alman çıkarını en fazla düşüneceğini söyleyecek kadar
cesaretlidir. Halep'te, Fırat'ta ve Suriye'de Alman siyasetinin ve Alman
çıkarının peşinde koşan bir Alman komutanın, yüzbinlerce Türk kanı için
karar verme mevkiinde bulunması tamamen vatanımızın çıkarlarına
aykırıdır. Falkenhayn geldiği günden beri Türklere düşman Arap
aşiretlerini kazanmaya çalışmaktadır. Irak harekatının uygulanamaz
olduğunu daha ilk günden beri anlamasına rağmen bu harekatı
memleketimize yerleşmek için kullandı. Gerçekte amacı bütün Arabistan'ı
Alman yönetimine almaktı. Nitekim planın ikinci aşamasına başlamıştır.
Irak hedefi değişince Sina cephesinde bir taarruz istemeye başladı.
Amacı Arabistan'ı Alman idaresine sokmaktır.

Eğer Filistin'in savunması mümkün olursa Falkenhayn en büyük başarıyı
kazanmış olarak ortaya çıkacaktır. Ancak bu durumda da memleket yine
bizim elimizden çıkıp bir Alman sömürgesi haline gelecektir…"

Atatürk, /*"memleket savunması"*/nın söz konusu olduğu o günlerde
/*"Memleketin hiçbir köşesi herhangi bir yabancı nüfuz ve idaresi altına
verilmemelidir"*/diyordu.

Son cümlesi şuydu: /*"Bulunduğunuz makam sebebiyle bunları anlatmakla
vicdanım üzerindeki bir yükü kaldırmış olduğuma inanıyorum."*/

Nereden gelirse gelsin, emperyalizme tahammülü yoktu.


    İKİNCİ*RAPOR*

Koca bir imparatorluğun yıkılıp gittiğini görüyordu. Bir şeyler yapmalı,
hükümeteve orduya mutlaka doğruları göstermeliydi. Oturdu, ikinci bir
rapor daha yazdı. (Bayur, age, s.*129-133*,

Atatürk'ün Bütün Eserleri, C.*2*, s.*126-129*).

*7*. Ordu Komutanı Atatürk,*24 Eylül 1917*'de Enver ve Cemal paşalara
ikinci raporunu gönderdi. Raporun birinci ve ikinci bölümünde Sina
cephesindekidüşman kuvvetleriyle bizim kuvvetlerimizi karşılaştırıyordu.
/*"Elimizdeki kuvvetlerle saldırı değil, ancak savunma yapabiliriz. Tüm
kuvvetlerimizi Sina cephesine göndermeliyiz. Eldeki yetersiz kuvvetlerle
General Falkenhayn'ın bir saldırıya geçmesi yanlıştır"*/ diyordu.
/*"Parça parça cepheye gelecek kuvvetlerce verilecek bir savaş konusunda
kimse benim kadar tecrübeye sahip değildir. Gerek Arıburnu'nda ve gerek
Anafartalar'da doğrudan doğruya Osmanlı başkentini, bu sistemde, yani
üstün kuvvetlere karşı parça parça gelen kuvvetlerin kullanılmasıyla
savunmuş ve 2. Ordu'nun öncü kolordusunu komuta ederken de stratejik
yayılmasını bitirmiş bir düşmana karşı kendi ordumuzun toplanmasını
gizlemiş ve emniyete almıştım"*/ diyordu.

/*"Bir savunma cephesi olan Sina'ya iki ordu karargahı sığmaz. Bu
cepheyi bir tek komutan komuta etmelidir. Sina cephesini benim komuta
edebilmemde tecrübesizlik ve yeterlilik gibi düşünceler ileri sürülemez.
Çünkü bundan daha zor olan Arıburnu ve Anafartalar'da 11 tümeni ve bir
süvari tugayını başarı ile kullanmış ve 10 tümenlik 2. Ordu'yu idare
etmiş ve İngiliz ordusunu yenmiş bir komutan, istenilen tecrübeyi
kazanmıştır"*/ diyordu.

Sonra şöyle devam ediyordu: "Sina cephesinin gerçek ihtiyaçları
gizlenmektedir, yani aldatılmaktayız.*5 aydır* memleketimizde olan
Falkenhayn bir iş görmemiştir. Falkenhayn'a ne askeri ne siyasi güvenim
vardır. Onun emri altında görev yapmak vatanım için asla faydalı bir
sonuç doğurmaz.

Vatanımın çıkarları ve kendi şeref ve haysiyetimin aşağılanmaması için
benimle ilgili aşağıdaki iki karardan birinin acilen verilmesini
istirham ederim:

*1*. Falkenhayn Sina cephesinde görev alamaz. Sina'nın savunması yalnız
*7*. Ordu Komutanı'na ait olur.

*2*. Ya da ben *7*. Ordu'nun komutasından ayrılırım."


    İSTİFA

Atatürk'ün*20 ve 24 Eylül *tarihli raporlarına Enver Paşa,*2 Ekim
1917*'de şöyle cevap verdi: /*"Sina cephesinde Mareşal Falkenhayn
Paşa'nın, söz konusu harekatın başarıyla sonuçlanması için en doğru
karar ve tedbirleri alacağına eminim. Bu konudaki güvenime zatıalinizin
de iştirak etmenizi bilhassa rica ederim."*/

Ancak Enver Paşa fena halde yanılıyordu. Anafartalar kahramanı Atatürk'e
değil de Alman Falkenhayn'a körü körüne güvenmesinin bedelini Türk
Milleti çok ağır ödeyecekti.

Atatürk,*6 Ekim*'de kendisine bir vekil tayin ederek istifa etti.

Enver Paşa, önce Atatürk'ü istifadan vazgeçirmeye çalıştı,
başaramayınca,*9 Ekim*'de Diyarbakır'daki *2*. Ordu Komutanlığı'na
atadı. Atatürk bu atamayı da kabul etmedi, /*"izinli"*/ sayılarak*11
Ekim*'de Halep'ten ayrıldı,*15 Ekim*'de kendi ifadesiyle /*"asi bir
komutan olarak"*/ İstanbul'a geldi. O sırada bir ordu komutanıolan
Atatürk'ün bütün bu isyanına Enver Paşa sessiz kaldı. Yusuf Hikmet
Bayurşöyle diyor: /*"Bu olay Mustafa Kemal'in ne kadar büyük bir ün ve
şan kazanmış, hükümetin de ne ölçüde zayıf bir duruma düşmüş olduğunu
ayrıca gösterir."*/ (Bayur, age, s.*121*).


    YÜZ*YIL ÖNCE YÜZ YIL SONRA*

*7*. Ordu Komutanı Atatürk,*4 gün* arayla gönderdiği iki uzun raporla
hükümeti ve orduyu uyarıp uyandırmaya çalıştı. En ağır biçimde
cezalandırılmak dahil, her türlü tehlikeyi göze alarak çok büyük bir
cesaretle ve özgüvenle devletin en tepesindekilere çıplak gerçekleri
gösterdi.

Bu raporlar, Atatürk'ün, akılcı ve bilimsel hareketinin de belgeleridir.
Raporlarda önce gözleme dayalı olarak sorunları sıralıyor, sonra bu
sorunlara tamamen akılcı, bilimsel ve gerçekçi çözümler üretiyordu. İşte
bu /*"bilimsel yöntem"*/dir.

Atatürk'ün tam yüz yıl önce kaleme aldığı raporlarda dile getirdiği
sorunların yüz yıl sonra bugün de geçerli olması, dikkat çekicidir:
Hükümetin /*"acz içinde"*/olması, hükmet ile halk arasındaki bağların
bozulması, halkın fakirleşmesi,hükümetin halkın haklarına ve adalete
aykırı davranışlarla halkın nefretinikazanması, memurların rüşvetçiliği,
vurgunculuğu, yolsuzluğu ve suiistimalleri,genel hayatın çürümesi,
ticaretin, ekonominin çökmesi, para meselesininnamuslu insanları bile
kutsal değerlerden uzaklaştırması, çürüyen saltanatınçökecek olması,
ordunun çok zayıflaması ve ülkedeki yabancı nüfuzu gibi sorunlar bugün
de vardır. /*"Bugün saltanat mı var?"*/ diyen kardeşim, iyi düşün bakalım!

Atatürk, en kritik anlarda, örneğin daha önce*1915*'te Çanakkale'de ve
daha sonra*1921*'de Sakarya'da orduların başına geçerek iki büyük zafer
kazandı.*1917*'de Sina-Filistin'de ise bu isteği kabul edilmedi, sonunda
Sina-Filistin kaybedildi.


    KÜDÜS*'TEN HALEP*'E

Tarih Atatürk'ü yine haklı çıkaracaktı.*31 Ekim 1917*'de İngilizler,*110
bin *kişilik bir kuvvetle Sina cephesinde saldırıya geçtiler. Bizim*36
bin *kişilik kuvvetimiz vardı. Falkenhayn gafil avlandı.*11 Aralık*'ta
Kudüs İngilizlerce işgal edildi. Filistinkaybedildi. (Uluğ İğdemir,
Atatürk'ün Yaşamı, s.*102*). Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs'ü
Almanlar kasten savunmamıştı. (Bayur, age, s.*134*).

Kudüs'ün kaybından ancak*4 ay* sonra,*25 Şubat 1918*'de Falkenhayn,
Yıldırım Orduları Komutanlığı'ndan alındı, yerine Maraşal Liman von
Sanders atandı.

Atatürk ise*7 Ağustos 1918*'de Yıldırım Orduları Komutanı Liman von
Sanders'e bağlı *7*. Ordu Komutanlığı'na ikinci kez atandı.


    KATMA*ZAFERİ*

Atatürk'ün o meşhur raporlarından bir yıl sonra,*18 Eylül 1918 gecesi*,
General Allenby komutasındaki İngilizler, Filistin cephesinde genel
taarruza başladı. *8*. Ordu cephesi yarıldı. Düşman, Liman Von
Sanders'in Nasıra'daki karargâhını bastı; Sanders canını zor kurtardı.
*4*. ve *7*. Ordular düşman tarafından çevrilme tehlikesiyle
karşılaştılar. Atatürk,*20 Eylül*'de Şeria Nehri'nin doğusuna
çekilmekararı verdi.*21 Eylül*'de başlayan geri çekilme*25 Ekim*'de
Halep'in kuzeyindesona erdi.*Ekim *başlarından itibaren Atatürk fiilen
Yıldırım Orduları Komutanı'ydı. İnisiyatif kullanıp orduyu yönetti.
Halep'te Araplarla sokak savaşları yaptı. Yusuf Hikmet Bayur'un
ifadesiyle /*"Onun bu orduyu bin bir güçlük içinde Şam'a kadar
getirebilmesi askerlikçe bir mucize sayılabilir."*/(Bayur, age,
s.*157*).*18 Eylül*'de Yafa'nın kuzeyinde başlayan İngiliz saldırısı*500
km*. sonra*26 Ekim 1918*'de Halep'in kuzeyinde durduruldu. Kuvvetli bir
İngiliz atlı tümeni geri püskürtüldü. (Bayur, age, s.*158,159*). Şevket
Süreyya Aydemir'in anlatımıyla, Atatürk, /*"25/26 Ekim'de Halep'in 5 km.
kuzeyinde İngiliz ve Arapları fena bir yenilgiye uğratır. I. Dünya
Savaşı'nın bizim için son muharebesi ve zaferi de budur."*/ (Aydemir,
Tek Adam, C.*1*, s.*288*). Atatürk, Erzurum ve Sivas kongrelerinde
Misak-ı Milli'nin esaslarını belirlerken /*"Türk süngülerinin tespit
ettiği bu hattı ileri sürdüm"*/ diyordu. (Falih Rıfkı Atay, Atatürk'ün
Bana Anlattıkları, s.*70*).

Atatürk'ün*20 ve 24 Eylül 1917 tarihli* raporlarındaki askeri
eleştirilerin ne kadar haklı olduğu bir yıl sonra,*18 Eylül 1918*'de
başlayan İngiliz taarruzuylaçok iyi anlaşıldı. Arabistan ve*Ortadoğu*
tamamen kaybedildi, düşman Anadolu'ya dayandı.

Atatürk'ün /*"yurt dışında bir tek er bırakmamalıyız, anayurdu
savunmalıyız"*/dediği o günlerde Enver Paşa İran'daki, Azerbaycan'daki
orduların zafer haberlerini bekliyor, Hindistan'a sefer yapmayı planlıyordu.

Demem o ki, Atatürk'ü müfredattan çıkarmak yerine, çocuklarımıza,
Atatürkgibi vatansever olmayı, onun gibi eleştirel, akılcı ve gerçekçi
hareket etmeyi öğretmeliyiz.

(Öneri: Atatürk'ün*20 ve 24 Eylül 1917 raporları* hakkında Kerem
Çalışkan'ın /*"Atatürk'ün İsyan Muhtırası"*/ adlı önemli kitabını
öneririm.)

 
------------------------------------------------------------------------
a45UyF587661-170919001053 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/19  12:01 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

ARIF VE TARIF
. .
Icin temiz olmadiktan sonra
Haci hoca olmussun kac para
Hirka tespih post seccade guzel Ama
TANRI KANAR MI BUNLARA
. .
Sen sofusun hep dinden dem vurursun
Banada sapik dinsiz der durursun
Peki, ben ne gorunuyorsam o yum
YA SEN NE GORUNUYORSAN O MUSUN
. .
Sen icmiyorsan icenleri kinama bari
Birak aldatmacayi iki yuzlulukleri
SARAP ICMEM DIYE OVUNUYORSUN AMA
YEDIGIN HALTLAR YANINDA SARAP NEDIR KI..
. .
Ey kara cubbeli senin gunduzun gece
Tas atma dunyayi bilmek isteyenlere
ONLAR YARATANIN SANATI PESINDELER
SENINSE AKLIN ABDEST BOZAN SEYLERDE...
. .
Ben kadehten cekmem artik elimi;
Tutmam senin kitabini minberini.
Sen kuru bir softasin, ben yas bir sapik
CEHENNEMDE SEN MI DAHA IYI YANARSIN, BEN MI?..
. .
Seni kuru softalarin softasi seni
Seni cehenneme komur olasi seni
Sen mi haktan rahmet dileyeceksin bana ?
HAKKA AKIL OGRETMEK SENIN HADDINE MI ?
. .
Yasamin sirlarini bileydin
Olumun de sirlarini cozerdin
Bugun aklin var bir sey bildigin yok
YARIN AKILSIZ NEYI BILECEKSIN
. .
Ey kor! bu yer, bu gok, bu yildizlar, bostur bos!
Birak onu bunu da gonlunu hos tut hos!
su durmadan kurulup dagilan evrende
BIR NEFESTIR ALACAGIN, O DA BOSTUR BOS

Omer Hayyam
800 yil once sanki bugun icin yazmis.

Onlarla savasin ki Allah, sizin ellerinizle onlarin cezasini versin ve ...
Onlari rezil ve rusvan etsin, yardimiyla sizi onlara muzaffer kilsin.
Ve mumin bir kavmin yureklerini ferahlandirsin.

TEVBE SURESI 14.AYET.

Ben anlamiyorum! Ya sen?

Cehennemliklerin sucu seks ve icki idi.
Cennetliklerin mukafati da seks ve icki...
Gelecektekiler bizim safligimiza guluyorlar.
Sen anliyor musun?
Ben anlamiyorum!
Huri ve fahisenin farki nedir?
Biri Allahin calisani, digeri kulunun...
Inananlarina rusvet olarak huri veren Allah ve genelev olan cennet!
Hangisi gunahsiz?
Caresizlikten karnini boyle doyuran fahise mi?
Yoksa vucudunun hazzi, kullarin iyi islerinin mukafati olan huri mi?
Sen biliyor musun?
Ben bilmiyorum!

Sadik Hidayet
Modern Iran edebiyatinin onde gelen duz yazi ve kisa hikaye yazaridir.
17 Subat 1903 te Tahran da dogdu, 9 Nisan 1951 de Paris te 48 yasinda
canina kiyip bu dunyadan goctu...
Sadik Hidayet in bircok kitabi Yapi Kredi Yayinlari tarafindan
yayinlandi...


Grup eposta komutlari ve adresleri      :       
Gruba mesaj gondermek icin      :       ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin    :       ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :       ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin     :       ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :       http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz     :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap