Selva Sönmez
İstanbul’un o tadına doyum olmaz manzaralarını en güzel seyredileceği,
 güzel bir mekanlardan birindeyiz.

Yoros kalesi …. İstanbul’da Anadolukavağı sırtlarındaki Doğu Roma
döneminden kalma bir kale bu… İki çocukla çıkarken, biraz zor oldu… Ancak
zorlu tırmanma sonucunda İstanbul’un seyrine doyulmaz manzarası karşısında
bir kez daha şükür makamını terennüm ediyoruz.

 İstanbul…. Dünya’nın en müstesna şehirlerinden… İstanbul, Üstad Necip
Fazıl Kısakürek’in ifadesi ile ” Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale”

İşte tam da bu mısraların mücessem bir manzarasını seyre duyacağınız
muhteşem bir mekan Yoros kalesi…

Yorucu yolculuk sonrası zirveye ulaştık. Zirvede gördüğümüz insan
manzaraları ise birbirinden farklıydı. Dünyanın farklı ülkelerinden gele
turistler, gördükleri enfes manzarayı bir de selfie çekerek kayda aldılar…

Tam bu esnada ailece hazırladığımız tost ekmeklerini çocuklara yemek ikram
ederken, bir den kızımız Zeynep Lika’nın yanımıza gelen köpeğe ekmek
vermeye çalıştığını gördük…

Önce itiraf etmeliyim ki çocuklukyıllarımda korkulu farklı anılarım olan
köpeklere olan çekincem, beni biraz ürküttü..

Çocukluk yaralarımıza en iyi deva, yine çocuk yüreklerden geliyor…

Yeter ki biz o derin gönüllerin merhamet denizine bırakalım yüreklerimizi…

Kızımızın uyarısına dikkat verince, köpeğin aç olduğunu farkettik. Ve
elimizden geldiğince ekmeğimizi paylaştık…

Meğer o esnada yabancı turist bir çift bizi izliyormuş. Bayan turist hemen
rahat tavırları ile eşinden ekmeğin üzerine sürmek için fındık kreması
istedi. Büyük bir itina ile güzelce sürdükten sonra yavaşça eğildi ve
nazikçe ekmeği ikram etti.

Köpek şaşırdı. Zira belli ki fındık kreması alışkın olmadığı bir kokudaydı.
Bir müddet tereddüt ettikten sonra köpek afiyetle yedi. Sonrasında turist
bayan,elleri ile su şişesinin kapağından köpeği su vermeye çabaladı, lakin
olmuyordu. Biz de hemen yanımızda bulunan kağıt bardaktan verdik, teşekkür
etti ve bu şekilde elinde bardak köpeğe su  içirdi.

Ve ben bu ibretlik hadiseden hangi dersi gönül heybemize katacağımızı
eşimle tefekkür ederken, zihnime şu hadis-i seriler düştü.

“Yolda gitmekte olan birisinin susuzluğu artar. Hemen bir kuyuya inip
suyundan içer. Kuyudan çıkınca susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve
rutubetli toprak yalayan bir köpekle karşılaşır. Adam kendi kendine: “Bu
hayvan da benim gibi susamış.” deyip kuyuya tekrar iner. Ayakkabısına su
doldurur ve ağzıyla tutarak yukarıya çıkar, köpeği sular. İşte Allah bu
kulunu övmüş ve günahlarını bağışlamıştır.”

Bunun üzerine sahabîler: “Hayvanları sulamakla bize de sevap var mıdır?”
diye sordular. Resulullah (Aleyhissalatu Vesselam): “Yaşamakta olan her
canlıyı sulamakta sevap vardır.” buyurmuştur. (Müslim, Birr ve Sıla, 23;
Tirmizi, Birr, 16.)

Aslında burada vurgusunu yapmak istediğim, o gün ailece konuştuğumuz,
yaşadığımız hadisenin bize verdiği ana fikir, ‘merhametin nasıl da cihan
şumül’ bir kavram olduğu… Merhamet ile ısınan yüreklerin aynı dili
konuştuğu ve merhamet ile nice kapıların nasıl açılabildiği idi.

Hayatın hızlı akışı bazen bizi hadiseler karşısında sağır ve göremez
yapabiliyor maalesef.. Haz ve hız çağının bizden aldığı en önemli
haslettir, teenni…

Ve biz, çocuk yüreklere ne kadar kulak verir, onların o koca yüreklerine
sığınırsak, duyabilirsek söylemek istediklerini, o nisbette
yaklaşabiliyoruz merhamet denizinin kıyılarına.. Kıyı diyorum, zira
yüreklerimizi merhamet denizine salıvermek, ancak çocuk masumiyetinin
derinliğine yaklaşabilmekle mümkün sanıyorum.

Evet, dilsiz hayvanların haklarını, dinimizin bu konudaki uyarılarını
biliyoruz. Ancak bunun yanında kışın yemek bulmakta zorlanan bu canlılar
için neler yapıyoruz? Ya da yazın susuz kalanlar için.

Daha ötesi, onlara ‘Yaradılanı, Yaradan’dan Ötürü Sevmek’ düsturu ile nasıl
nezaket ve şefkat ile yaklaşabiliyoruz.

Demem o ki bizler hangi seçeneği tercih ediyoruz?

Ekmeği verirken, önüne bırakıp, hemen uzaklaşmak mı? Yoksa ekmeğin üzerine
bir de fındık kreması sürüp, devamında su vererek o canlının merhametle
karnını doyurmak mı?

Hasılı kelam, merhametimizi nezaketle taçlandırabiliyor muyuz?


-- 

Salih ARIKAN

 skaype: saliharikan2

 facebook:  *https://www.facebook.com/saliharikan4
<https://register.facebook.com/saliharikan4>*

GSM. 0506 514 96 93

www.beyazay.org.tr

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"asr_isaadet" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to asr_isaadet+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to asr_isaadet@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/asr_isaadet.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap