Mürtecilerin ve döneminin liboşlarının dört elle sarıldığı ve neredeyse
evliya mertebesine terfi ettirdiği siyasi liderin ahlaki durumu bundan
ibarettir..

Oraj POYRAZ(cimc...@neomailbox.net / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com <mailto:oraj_poy...@alpinaasia.com> )
           L2fSIJNoA0xfSNxA       

------------------------------------------------------------------------


  'Menderes'le yattım, kocamı kurtardım'

*BUKET AŞÇI *| 02 Mart 2009 Pazartesi - 18:55

Adnan Menderes'in aşk yaşadığı kadınlardan biri de Suzan Sözen'di

Genç bir kadın. Henüz 25 yaşında. Bir gece, bir davette başbakanla
tanışıyor. Daha doğrusu başbakan onu uzaktan görüyor, elinden tutuyor ve
bahçeye çıkarıyor. Sonra saatlerce dolaşıyorlar. Film gibi değil mi?
Opera sanatçısı Ayhan Aydan ve Adnan Menderes’in tanışmaları aynen böyle
cereyan ediyor...

Ancak Ayhan Aydan, bu ilişkiyle ilgili adeta sessizlik yemini etmişti.
Birkaç istisna dışında kimseyle konuşmamıştı. Bunlardan biri eski bakan,
yazar Yılmaz Karakoyunlu’ydu. /*"Hatırla Sevgili"*/ dizisinin
danışmanlığını da yapan Karakoyunlu, uzun uğraşları sonucunda Ayhan
Aydan’la bir dizi görüşmede bulunmuş ve edindiği bilgilerle /*"Yorgun
Mayıs Kısrakları"*/ romanını yazmıştı.

Böylece biz de kendisiyle geçen hafta sonsuz bir suskunluğa gömülen
Ayhan Aydan’ı yani Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından birini
konuşabilme fırsatı bulduk.

*Çok zeki, asil ve aranılan bir kadındı*

*Cumhuriyet tarihinin en gizemli kadınlarından biriydi Ayhan Hanım. Siz
onunla tanıştınız. Nasıl biriydi?*

Çok zekiydi. Sorduğum bir sorunun yanıtının başka hangi soruya
varacağını tahmin eder, onu da kapsayarak konuşurdu. Müthiş bir gözlem
yeteneği vardı. Hiçbir zaman gözü yaşlı olmadı. Yaşadıklarını anlatırken
kendinden geçmedi. Vakur ve gururluydu. Ama en önemlisi olayları
anlatırken, olayların içinde oturup çeperindekileri kendi etrafında
döndürecek bir kabiliyete sahipti. Böyle bir kadından bir erkek çok
hoşlanır. Çok da güzel bir kadındı. Tavırlarından da anlıyorsunuz ki her
şeyiyle güzel bir kadındı. Ayrıca karşı tarafı kötüye kullanmayan... Ama
darbe yemiş bir kadındı da. Bu darbe Adnan Bey’in diğer kadınla (Suzan
Sözen) sürdürdüğü ilişkiydi...

*Neden?*

Adnan Bey, onunla tanışmadan önce de çapkındı. Hatta 1946’da dönemin
derin devleti, Adnan Bey henüz başvekil değilken, çok iyi bir hatip, çok
iyi muhalefet yapıyor diye /*"Nedir bu adamın hayatı, araştırın"*/ demiş
ve sevgilisi Mukaddes Hanım’la hangi saatte ne yapıyor öğrenilmişti.
Bunlar devlet zabıtlarında vardır.

*Ayhan Hanım, Menderes’in diğer ilişkilerini nasıl karşılıyor?*

Çevresindekiler Adnan Bey’in ilişkilerinden onu haberdar ediyor. Ama
Ayhan Hanım, Adnan Bey’i onu o kadar seviyor ki, /*"Yeter ki senden bir
çocuğum olsun"*/ diyor. Yani /*"Eşini boşa, beni al"*/ gibi bir talebi
yok. Şunu da unutmamak gerek; Türkiye’de başbakan sevmeye hazır, on
binlerce değil yüz binlerce kadın bulursunuz. Türk kadını otoriteyi
sever. 1950 koşullarında bir başbakanı sevmek ise fevkalade önemli bir
hususiyet. Ayhan Hanım bunun da farkındaydı. Ama bu hiçbir zaman Adnan
Bey’den bir şey talep etmek tarzında olmadı. Yani /*"Ahmet’i oradan al,
buraya koy gibi."*/

*Her ne kadar Ayhan Hanım aşık olsa da bu çok zor bir ilişki. Onu bu
ilişkide tutan ne?*

Ayhan Hanım, o sırada 25-26 yaşında. Adnan Bey ellilerinde... Onun
yanında yaşadığı mutluluğu çok iyi tarif edip Ayhan Hanım’a
hissettiriyor. Mesela Ayhan Hanım /*"Küpem kayboldu"*/ diye anlatmıştı;
oturup saatlerce arıyorlar. Dikmen’deki gazino kapatılıyor, korumalar
falan hep birlikte arabaların farlarını yakıp, küpenin taşını arıyorlar.
Ayhan Hanım /*"Benimle beraber gözlerime baka baka aradı" */demişti.

*Aşırı kıskançtı, şoförsüz sokağa çıkarmazdı*

*Tanışmaları da film gibi...*

Öyle. Ziraat Bankası Umum Müdürü Mithat Dülge’nin düzenlediği davette
tanışıyorlar. Kendisinin ifadesiyle, 1950 senesinin Ekim ya da Kasım’ı.
Adnan Bey, kalabalığın içinden Ayhan Hanım’ı görüyor.

Yanında da Sakarya milletvekili Rıfat Kadızade var. /*"Kim bu?"*/ diyor.
O da /*"Mithat Bey’in yeğeni"*/ deyince hiçbir şey demeden Ayhan Hanım’a
doğru yürüyor. Tanışıyor, sonra da /*"Aaa, burada duman çok oldu"*/
deyip elinden tutup bahçeye çıkarıyor. Gece boyunca dolaşıyorlar. Adnan
Bey hiç elini bırakmıyor.

*Hollywood çekse */*"Amma abartmışlar"*/*deriz. Başbakan gelecek, genç
kadını kalabalıkta görecek, elinden tutacak, herkesin ortasında bahçeye
çıkıp, liseliler gibi dolaşacaklar...*

Gerçekten öyle yazsanız kimseyi inandıramazsınız. Ama gerçek bu! O gece
seni arayacağım diyor ve aramaya başlıyor. Kısa bir süre sonra da ona
gri renk bir otomobil hediye ediyor. Şoförüyle... /*"Bundan sonra her
yere bununla gideceksin"*/ diyor. Çünkü Ayhan Hanım’ın sokak ortasında
yürümesine müsaade edecek biri değil, aşikar bir kıskançlık değil bu,
ama potansiyel olarak müthiş bir kıskançlık. Ben bu arabayı bir latife
yaparak yüz görümlüğüne benzetirim.

*Eşi Ferit önemli bir müzisyendi!*

*Ama bu arada sadece Adnan Menderes değil Ayhan Hanım da evli. Ünlü bir
müzisyen olan (Türk Beşlileri’nden) Hasan Ferit Alnar’la...*

Evet. Ayhan Hanım’ın annesinin evinde görüşüyorlar, ilişkilerini orada
yaşıyorlar. Yani annesi evde oluyor. Bir-iki üç birliktelikten sonra
Ayhan Hanım bunun bir başkasıyla evliyken cereyan etmesini hazmedemiyor.
Durumu Adnan Bey’e açıyor /*"Boşanma talep edeceğim"*/ diyor. Adnan Bey
de /*"Sen beceremezsin, ben konuşurum"*/ diyor ve onu kocasından
istiyor. /*"Boşa ben alacağım"*/ diyor.

*Ferit Bey de çok önemli, değerli biri. Çok zor bir durumda kalmış...*

Ferit Bey büyük adamdır. Ama dünyanın da en talihsiz adamıdır. Türk
Beşlileri dediklerimizin hepsi devlet sanatçısı ilan edilmiştir; Ahmed
Adnan Saygun, Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses...
Hepsi! Hasan Ferit Anlar hariç! Halbuki onun mesleki tecrübesi
diğerlerinden çok daha yüksekti. Üstelik alaturka eğitim görmüş bir
adamdı, Viyana’ya gönderilmişti. Kanun virtüözüydü.

*Ferit Bey’den olan çocuğu da öldü*

*Ama Ayhan Hanım’la evli olmak gibi bir kadersizliği vardı...*

Evet ve Ayhan Hanım’ın ondan çocuğu vardı. 15-16 yaşındayken Londra’da
bir trafik kazasında öldü. Adnan Bey’in son yıllarına denk gelir ölümü.
İlişkiye başladıklarında çocuk da 6 yaşındadır.

*Ayhan Hanım’ın çocuğunun olması ilişkilerini nasıl etkiliyor?*

Adnan Bey’in bulunduğu yerde çocuk görünmüyor. Ayhan Hanım’ın annesi çok
dirayetli bir kadın... Doğması muhtemel bütün sıkıntıları önceden fark
ederek önlem alıyor. Ayhan Hanım Adnan Bey’i çok sevdiği için ondan da
çocuk istiyor. Adnan Bey bunu uzun süre reddediyor. Ama Ayhan Hanım
hamile kalınca, biraz da geç söyler, /*"Doğur"*/ diyor.

*Bebekleri erken doğdu...*

*Doğan bu çocuk Bebek davasına konu oluyor?*

Ayhan Hanım’ın kendisinden dinledim. /*"Çocuğun kolunu kırdılar"*/
iddiasını sordum. /*"Doktorların yapabileceği bir şey yoktu. Hastanede
olması gereken bir doğumdu, ben evde doğurmuştum"*/ dedi. Erken doğum çünkü.

*Hastaneye niye gitmiyor?*

Hadisenin duyulacağını, Adnan Bey’in zedeleneceğini düşündüğü için. Olay
Adnan Bey’e intikal edince o da Dr. Alaattin Bey’in yanı sıra en yakın
arkadaşlarından Mükerrem Sarol’u da (o da jinekolog) haberdar ediyor.
Zeynep Kamil Hastanesi’nin Başhekimi Fahri Atabey’i de. Gittiklerinde
çocuğun yaşama şansı olmadığını görüyorlar. Kuvöz olsaydı bile. Çocuk
yedi-sekiz saat yaşıyor. Ölünce kayda geçirmeden Cebeci Mezarlığı’na
gömüyorlar, mezarın kaydını da sanırım Ayhan Hanım’ın ismiyle yazıyorlar.

*Ayhan Aydan’ı bu kadar özel kılan ne? Yani hakkında roman yazmanızın,
bizim bu röportajı yapmamızın nedeni?*

İlişki içindeki duruşu ama en önemlisi Yassıada duruşmalarındaki tavrı.
O davaya Ayhan Hanım’ı Adnan Bey’i aşağılamak için çağırdılar; /*"Bu
adam seni zorluyor muydu?"*/ diye soruyorlardı. Ama o, /*"Ben bu adamı
sevdim"*/ demişti. Bu yiğit bir ifadedir. İhtilal mahkemelerini
karanlığa gömecek bir nur idrakinin cesur ve fedakâr iradesi. Deseydi ki
/*"Gençtim, güzeldim, başbakandı, beni kandırdı"*/ deseydi, orada
biterdi Ayhan Hanım. Bir daha lafı bile olmazdı. Ne siz burada
olurdunuz, ne de ben bunları anlatırdım.

*Ayaklarını yıkardı...*

*Adnan Bey, çok da kıskançmış...*

Hem de nasıl. Hanımefendinin anlattıklarını kendimde mahfuz tutarak,
romanda hafifçe hissettirdim. Ama neredeyse şiddet gösterecek kadar.

*Ailesini kaybetmiş bir hukuk fakültesi öğrencisinin Ayhan Hanım’dan
yardım istemesi üzerine Adnan Bey’in */*"Kimdi o"*/*diye başlayan
şiddetini mi kastediyorsunuz?*

Evet. Kadını /*"Sen nereye gidiyorsun"*/ deyip çektiğinde elbisesi
elinde kalıyor, yırtılıyor, neredeyse çırılçıplak kalıyor. Operadan
istifa etmesini istiyor. Önüne istifasını hazırlayıp koyuyor.

*Yani evinin kadını olmasını, onun için süslemesini, kimseyle
görüşmemesini, eve geldiğinde de ayaklarını yıkamasını istiyor.*

Adnan Bey Ayhan Hanım’ı evinin kadını gibi değerlendiriyor. Büyük
sevdaların içinde başka koşullarda yadırganacak şeyler doğal bir görünüm
kazanır. Adnan Bey’in ayaklarını yıkıyor olması gibi. Bunlar ayıplanacak
şeyler değil.

*Celal Bayar galalarına giderdi*

*Ayhan Hanım bu ilişkiden ötürü hiç mi gururlanmıyor?*

Gururlandığı yerler var. Mesela /*"Benim primadonnası olduğum her
operanın galasına cumhurbaşkanı geldi"*/ derdi. Adnan Bey gelmiyor! Onun
operada tek fotoğrafı yoktur. Ama Celal Bayar gidiyor. /*"Kulise gelir,
yanıma oturur, elimi tutar, fotoğraf çektirdi"*/ diye anlatmıştı. Yani
cumhurbaşkanı bu ilişkiden haberdar; /*"Gideyim şu kızı bir de ben
göreyim"*/ diyor. Yanına alıp, oturtup, elini tutup gazetecilere
/*"Çekin bakalım fotoğrafımızı"*/ demesinin anlamı ise şu; /*"Bu kız
benim başbakanıma layık bir değerdir!"*/

*Biri hanım, diğeri o kadın!*

*Olanlar karşısında Berrin Hanım ne hissediyor sizce?*

Bir rahatsızlık hissettiği şüphesiz. Ama bana bunu aileden biri
söylemişti; Ayhan Hanım’ın bahsi geçtiğinde /*"Ayhan Hanım"*/,
Menderes’in diğer sevgilisi Suzan Sözen’in adı geçtiğinde ise /*"O
kadın"*/ deniyor. Bu iki tanım arasında Lut gölü ile Everest tepesi
kadar fark vardır. Oğluyla da konuştum, Aydın Bey’le parlamento
arkadaşlığım vardı, bu ilişki hakkında en ufak imada dahi bulunmazdı.
/*"Yaşanmış bir olaydır, tarafları ilgilendirir, her ikisi için de
saygıdeğerdir"*/ derdi. Bu da Aydın Bey’in olgun kişiliğini yansıtır.

*Suzan Sözen bir şehvet fırtınasıydı*

*Suzan Sözen nasıl biriydi?*

Lacivert gözlü bir kadındı. Bir kere Maçka’da gördüm. Bir haziran günü
güneşin en yoğun olduğu saatte gökyüzü ne kadar maviyse gözleri o kadar
mavileşiyor, gece bastığı zaman ne kadar lacivert olursa o kadar
lacivert oluyordu. Çok güzeldi. Hafif göğüs çatalı göstermeye
meraklıydı. Seksi görünen bir kadın havasından çok, sakin görünen bir
şehvet fırtınasıydı. Çok güzel omuzları vardı. Dorothy Lamour’a benzerdi...

*Suzan Hanım da evli değil mi? Onun da eşinin adı Ferit...*

Adnan Bey’in çok enteresan bir yanı var. Bence bunu psikologların tahlil
etmesinde fayda var. Beraber olduğu kadınların kocaları evdeyken bile
onları ziyarete gidiyor. Düşünsenize Ayhan Hanım’a /*"Seni kocandan ben
boşayacağım"*/ diyor. Suzan Hanım’ın oturduğu Belveder Apartmanı’nına
gidip zili çalıyor. Suzan Hanım, sokakta Adnan Bey’in arabasını
gördüğünde de kocasına /*"Hadi Ferit sen arka odaya geç"*/ diyor, o da
geçiyor. Ferit dediğimiz İstanbul Emniyet Müdürü! Sizce bunun tahlil
edilmesi gerekmez mi! Adam geliyor, evden içeri giriyor, eşi arka odaya
gidiyor.

*Sizce bunun nedeni ne?*

Benim Adnan Bey’in ilişkilerine yönelik bir rahatsızlığım yok. Bir
tabiat kendini böyle ortaya koymuş. Ama kadının kocası oradayken
gitmesi... Kadının kocasına /*"Sen arka odaya geç"*/ demesi. Bu nasıl
bir kadın? Mahkeme zabıtlarında vardır; savcı sorar; /*"Nasıl
tanıştınız"*/ diye. O da başlar anlatmaya; /*"Kocamı Bitlis’e tayin
etmişlerdi. Bir arkadaşım da Adnan Bey’le temasımı temin etti. Adnan Bey
beni aradı, geldi, bende kaldı, ertesi gün kocamın İstanbul’da kalması
sağlandı..."*/

*Bugünkü siyasetçiler ilişkileri ucuzlattı!*

*Eski siyasetçilerin ilişkileri ile bugün kasetleri çıkanlarınki
arasında fark var mı?*

Fatin Rüştü Zorlu’nun da birlikte olduğu bir Vuslat Hanım vardır. Bir
büyükelçinin eşiydi. Kürşat Başar’ın /*"Başucumda Müzik"*/ romanında
bahsi geçen kadın... Tarihimizde böyle çok örnek vardır. Bugünkülere
gelince...

Şimdikiler ucuza düştüler. Eskiden bir siyasetçi, üst düzey bir bürokrat
vasfı olmayan bir kadınla birlikte olmazdı. Hepsi vasıflıydı kadınların.
Ayhan Hanım opera sanatçısıydı!

http://www.gazetevatan.com/-menderes-le-yattim--kocami-kurtardim--225679-gundem/
 


------------------------------------------------------------------------
a45UyF587661-160323111436 Oraj Poyraz cimc...@neomailbox.net
2016/05/13  10:48 5  4  gercekegitimci...@googlegroups.com

Grup eposta komutlari ve adresleri      :       
Gruba mesaj gondermek icin      :       ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin    :       ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :       ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin     :       ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :       http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz     :
http://orajpoyraz.blogspot.com/






 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap