------------------------------------------------------------------------
bayrak
Bülent ESİNOĞLU*: Savaşlar hep bir öykü ile başlar!*
Psikolojik savaşlar ve operasyonları hayatımıza nasıl girdi?
Anlatı şöyledir; Psikolojik savaşlar, savaş tarihi kadar eskidir.
Belki öyledir.
Ama psikolojik savaşların bu kadar yoğun yaşandığı bir çağ tarihte
herhalde yoktur.
*Neredeyse çağımız örtülü savaşlar çağı oldu*.
Psikolojik savaşların, vahşi liberalizmin gelişmesine paralel bir
gelişme izlediği kesindir. Kürenin iktisadi olarak ele geçirilmesine
paralel olarak, psikolojik savaşlar da çoğaldı ve gelişmesini yükseltti.
Hatta şunu ifade edebilirim; Kapitalizmin yöntemleriyle psikolojik
savaşın yöntemleri aynıdır. Kapitalizm de, psikolojik savaş da bilim
değildir. Bir dogmadır. Dayatmadırlar.
Amerikan psikolojik harp dairesi, psikolojik harbin kurallarını
tanımlarken, şöyle diyor; Psikolojik savaşın kuralları; aldatma,
dolandırma, yönlendirme ve manipülasyonlardan ibarettir.
“Propaganda, görünmeyen yöneticidir” diye de ilave ediyor.
Kapitalizmin esasında da, soyguna soylu söylemler (öyküler) üretmek
vardır. Liberalizmin ekonomi kitaplarında yazanlar başkadır. Hayatta
uygulanan başkadır.
Psikolojik savaş aldatmak için vardır. Liberalizm de, aldatarak soymak
için vardır.
Kapitalizmin kurallarının başında da, tıpkı psikolojik savaşta olduğu
gibi aldatma, yönlendirme, manipülasyon vardır.*Psikolojik savaşın
kapitalizmdeki adı rasyonalitedir.*
Kapitalizmin kendisi; bir anlamda, zenginin yoksula karşı verdiği bir
psikolojik savaştır.
*Her psikolojik savaş, başlangıçta mutlaka bir öykü ile başlar.*
Bu öykü; düşmanın duygularına, motivasyonuna, nesnel akıl yürütme
yetilerine hitap eder.
Psikolojik savaşta, kapitalizmde olduğu gibi ahlak söz konusu değildir.
Kapitalizmde rasyonalite ile ahlak yer değiştirmiştir. Bu sebepten,
psikolojik savaşın başlangıcında dolaşıma sokulan *öykünün* mutlak yalan
olması zorunluluğu vardır.**
*Vietnam Tonkin Körfezi Öyküsü*, yani aldatmacası 3.8 milyon insanın
ölümüne sebep oldu.
*Irak’ta Kitle İmha Silahları*var Öyküsü 1,5 milyon insanın ölümüne
neden oldu.
Afganistan, Yemen, Suriye, Yugoslavya, Libya, Sahra altı Afrika gibi
yerlerde ne kadar insanın öldüğü şimdilik belirsizdir. Ama bunların
hepsinin, *9/11 Eylül öyküsü *ile başladığı bellidir.
Öykü psikolojik savaşların ilk basamağıdır. Günümüzde Amerika’nın Güney
Amerika sürdürdüğü *kontra-darbeler* gibi…
Brezilya Cumhurbaşkanını alaşağı etmek için *Yolsuzluk Öyküsü* gibi…
*Sosyal medya, yumuşak güçler, sivil toplum kuruluşları, psikolojik
savaşın öykü anlatıcılarıdır.*
Sahte bilgilendirme, sahte enformasyon tıpkı *kitle imha silahı* gibidir.
Öykünün içinde; insan hakları, demokrasi hiç eksik olur mu?
Uluslararası öykü anlatıcıları ise; Af Örgütü, İnsan Hakları Gözlem
Örgütü, Beyaz Baret CIA’nın yan kuruluşlarıdır.
Psikolojik savaşın işleyişi ile, emperyal kapitalizmin işleyişi bire bir
aynıdır. İkisinin de temelinde aldatma kurgusu vardır.
19.6.2016, bulentesino...@gmail.com
------------------------------------------------------------------------
a45UyF587661-160520112716 Oraj Poyraz cimc...@neomailbox.net
2016/05/20 13:48 5 4 gercekegitimci...@googlegroups.com
--
Malindan vermeyeni zenginlerden sayma.
Hz.Ali
Nebe Suresi 31.
-33.Ayeler:
Suphesiz takva sahipleri icin de basari odulu vardir;
bahceler, baglar, gogusleri tomurcuk gibi kabarmis yasit kizlar.
Kur an-i Kerim in bazi ayetlerine iliskin mazeretler:
1- Bu ayetler yanlis tercume edilmis!
2- Bu ayetler yanlis anlasilmaya musait yani herkes anlayamaz!
3- Bu ayetler zaman asimina ugradi yani bugun gecersiz!
4- Bu ayetler cag disi yani Islam da reform yapilmasi lazim!
5- Bu ayetlere iman etmek imkansiz ama yine de ben bir muslumanim!
Mazeretlerin Cevaplari:
1- Diyanet Vakfi Meali ni, konularinda uzman Ilahiyatci Heyet hazirladi.
En cok itibar edilen meal. Heyetteki herkesin yanlis tercume yapmasi
imkansiz. Hal boyle iken bu mazeret gecersizdir.
2- Kur an-i Kerim i herkesin anlayabilecegine dair ayetler var* ve zaten
bu sebeple indirilmis . Tersi ise adaletsizlik olur cunku herkesin
anlayamayacagi ve yanlis anlasilmaya musait bir kutsal kitap gondermek
Allah a yakismaz. Bir sakinca da sudur; Muslumanlara siz Kur an i
anlamazsiniz, sadece biz anlariz diyen ruhban sinifi olusur ki Islam da
ruhbanlik haramdir. Hal boyle iken bu mazeret gecersizdir.
3- Kur an in, kiyamete kadar , cihansumul(evrensel) yani her zaman ve
her yerde hukmunun gecerli olduguna inanmak farzdir. Hal boyle iken bu
mazeret gecersizdir.
4- Allah 21. yuzyilin hayat sartlarini ve yasam bicimini ezelden beri
bildigine gore Allah in bu durumu hesaba katmadigi ni iddia etmek Allah
a karsi cok buyuk bir iftiradir. Hal boyle iken bu mazeret gecersizdir.
5- Bu ayetlere iman etmeyenin adi Musluman degil Kafir dir.** Hal boyle
iken bu mazeret gecersizdir.
*Bakiniz: Nahl Suresi 89. Ayet, Enam Suresi 38. Ayet, Maide Suresi 15.
Ayet, Hac Suresi 16. Ayet.
**Bakiniz: Bakara Suresi 85. Ayet ve Maide Suresi 44. Ayet.
DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -7-
Hepimiz kendimize ozgu bir simdi algisi icinde yasariz ve etrafimizdaki
seylerin de bizimle ayni simdi icinde yasadigini zannedebiliriz. Newton
fizigi de asagi yukari evrenin bu sekilde kabul edilmesiydi. Evrendeki
butun olaylarin, surekli olarak gecmisten gelecege akan ve her sey
tarafindan ortaklasa algilanan bir mutlak zaman icinde gerceklestigi
dusunulmekteydi. Ozel ve genel gorelilik kuramlarinin gelistirilmesi ile
bu yanilgimizdan vazgecmek zorunda kaldik.
Hicbir sekilde, cevremizdeki diger seylerle birlikte ayni simdi icinde
yasamayiz. Gunes isiginda baktigimizda dahi, onun simdiki halini degil,
yakla$ik olarak 8 dakika onceki halini seyrederiz. Yildizlara
baktigimizda ise, aslinda gecmise bakmaktayiz demektir. Bazi yildizlarin
ve galaksilerin isigi bize milyonlarca i$ik yili oteden ulasirlar ve biz
onlari kendi simdimiz icinde algilariz.
Dr Hawking in, ozel ve genel gorelilik kuramini anlattigi bolum cok
uzun. O yuzden kisa alintilarla devam edecegim. I$ik hakkinda yapilan
calismalar fizik kuramlarinda devrimci degi$iklikler yapilmasini
gerektirecek kadar onemli. Ta Aristotales zamanindan beri isigin eter
adi verilen bir madde icinde hareket ettigine inaniliyordu.
1887 yilinda Michelson-Morley deneyi olarak bilinen bir deney yapildi.
Gayet hassas cihazlarla isigin iki farkli acidaki hizi olculdu.Iki hiz
da birbirinin ayniydi ve bu yuzden artik eter dusuncesinden vazgecilmesi
gerekiyordu. Fakat bunu yapmak yerine bilimciler duruma farkli
aciklamalar getirdiler.
Albert Einstein
1905 yilinda, henuz 26 yasinda olan Albert Einstein (1879-1955)
Hareketli Cisimlerin Elektrodinamigi Uzerine isimli bir makale
yayinladi. Varsayimina gore, i$ik hizi farkli konumlarda hareket eden
tum gozlemciler icin ayni olmaliydi. Dahasi, zamanin da ayri bir boyut
olarak kabul edilmesi gerektigi ortaya cikmaktaydi. Ayni olayi
gozlemleyen iki gozlemci icin ortak bir simdi olamazdi. Bulunduklari
yere gore, isigin kendilerine ulasma suresine bagli olarak zaman
konusunda anlasamiyacaklardi. Bu durumun gundelik hayatimizda pek
farkina varilmaz; zira mesafele ve hizlar cok dusuktur. Rahatlikla,
cevremizdeki diger seyler ile ortak bir simdi algisi icinde
yasayabiliriz. Fakat, mesafeler buyudugunde ve hizimiz arttiginda
zamanin bizim icin akisinda da degi$iklikler yasanmaya baslanir.
Kitaptan alintilara devam ediyorum.
I$ik hizi evrenin farkli yerlerindeki olaylari anlamamizda referans
olarak kullanilir.
Bu durumu tuhaf kilan iki gozlemcinin farkli zaman olcumleri yapmalarina
karsin ayni fiziksel sureci izliyor olmalaridir. Einstein bu zaman
kaymasi icin yapay bir aciklama olusturma cabasina gitmedi. Urkutucu
olsa bile mantikli bir sonuca vardi: Gecen zamanin olcumu, tipki alinan
mesafenin olcumu gibi, olcum yapan gozlemciye baglidir. Bu etki,
Einstein in 1905 teki makalesinde acikladigi kuramin temel taslarindan
biriydi ve sonra ozel gorelilik kurami adini aldi. (...) Einstein in
calismasi zamanin Newton un dusundugu gibi mutlak olamiyacagini
gosterdi. Diger bir deyisle, her bir olaya butun gozlemcilerin kabul
ettigi bir zaman atfetmek olanaksizdir. Tersine, her gozlemcinin kendi
zaman olcumu vardir ve birbirine goreli olarak hareket eden iki
gozlemcinin zaman olcumleri farkli olacaktir.
Bu calismalar sayesinde fizikciler anladilar ki, i$ik hizi her referans
cercevesinde aynidir ve Maxwell in elektrik ve manyetizma kuramina gore
zaman uc boyutlu uzaydan ayri olarak ele alinamaz. Zaman ve uzay
birbirine gecmistir. Fizikciler uzay ve zamanin bu evliligine uzay-zaman
adini verdi ve buna dorduncu boyut dediler.
Zamani da icine alan 4 boyutlu evren modelinde, bir cismin kutlesine
bagli olarak uzay-zamanda bukulme meydana gelir ve i$ik da bundan etkilenir.
Einstein cok gecmeden, gorelilik ile cekimi uyumlu hale getirmek icin
baska bir degi$ikligin daha gerekli oldugunu farketti. Newton un kutle
cekim kuramina gore nesneler herhangi bir zamanda, aralarindaki uzakliga
bagli olarak degisen kuvvetlerle birbirlerini cekerler. Ancak gorelilik
kurami mutlak zaman kavramini ortadan kaldirdigi icin, kutleler arasi
uzakligin ne zaman olculmesi gerektigini tanimlamanin hicbir yolu yoktu.
Yani Newton un kutle cekim kurami ozel gorelilik kurami ile uyumlu
degildi ve degistirilmesi gerekiyordu. Sonraki 11 yil boyunca Einstein
yeni bir kutle cekim kurami gelistirdi ve buna da genel gorelilik adini
verdi. Genel gorelilik kuramindaki kutle cekim kavrami Newton unkine hic
benzemez. Tersine, uzay zamanin daha once dusunuldugu gibi duz
olmadigini, kutle ve enerjisi tarafindan bukulup bozuldugunu one suren
devrimci bir taslagi temel alir.
Ozel ve genel gorelilik kuramlarinin cikarimlari, kuresel konumlamalar
ait hesaplamalarin hassaslikla yapilmasini gerektiren konularda onem
tasir. Ornegin GPS (Global Positioning System) kuresel yer belirleme
sistemi teknolojisinde genel gorelilik kurami hesaba katilmasaydi,
konumlara ait hesaplamalarda kilometrelerce sapmalar olabilirdi !
Boylece hesaplamalara zaman faktoru de katilmis oluyor. Gercekligin
simdi uzerinden algilanmasi bile yeterince zorken, bir de zamanin ayri
bir boyut olarak algilanmasi ve bildigimiz uc boyutlu dunyanin uzerine
dorduncu boyutun eklenmesi soz konusuydu. Kisa maddeler halinde, neler
anlatiyordu ozel ve genel gorelilik kuramlari?
I$ik hizi, tum evrende sabit bir referans hizdir.
Mesafe ve hizdan bagimsiz mutlak bir zaman yoktur.
Cisimler hizlandikca ve i$ik hizina yaklastikca zaman onlar icin daha
yavas akmaya baslar. (Kardesler paradoksu. Hayali bir kisi, i$ik hizina
yakin bir hizda uzayda seyahat ederse, geri dondugunde ikiz kardesinin
cok yaslandigi, belki de oldugu bir durumu bulacaktir.)
Duragan kutleye sahip cisimler asla i$ik hizina erisemezler. Cisim
hizlandikca kutlesi artacagi icin daha fazla ivme kazanamaz. (CERN deki
parcacik hizlandirma denemelerinde bu duruma rastlanmistir.)
Cisimler hizlandikca, hareket dogrultusunda boylari kisalmaya baslar.
Uzay-zaman mekani kutle cekim etkisi ile bukulebilir. Tipki bir carsafin
uzerine birakilan bir cismin carsaf yuzeyini bukmesi gibi.
FOCS 1 isimli, Isvicre de bulunan atom saati. 2004 yilinda calismaya
baslayan saat, 30 milyon yilda 1 saniyelik sapma gosterebilir.
Eistein in cikarimlari farkli zamanlarda defalarca test edildi. Cok
hassas atom saatleri tasiyan ucaklar farkli yonlere dogru ucurulmus ve
saatlerde akan zamanin yavasladigi tesbit edilmistir. I$ik hizina cok
yaklasan notrino ve muon isimli parcaciklarin omurlerinin, Dunya da
uretilen duragan parcaciklardan daha uzun oldugu gozlemlenmistir.
(Kazandiklari hiz sebebi ile...)
Ozel ve genel gorelilik kuraminin cikarimlarinin gundelik hayatimizda
pek yeri yoktur. I$ik hizi ile karsilastirildiginda, hareketlerimiz o
kadar agirdir ki pratikte bir zaman farkliligi algilayamayiz. Her ne
kadar yeni ve carpici fikirler getirmis olsa da Einstein in cikarimlari
yine de kla$ik bir kuramdi. Neden ? Dr Hawking den alintiliyorum.
Maxwell in elektro-manyetizma kurami, Einstein in genel gorelilik kurami
fizikte devrim yapmis olsalar da, Newton fizigi gibi kla$ik kuramlardir.
Yani bu modellerde evrenin bir tek gecmisi vardir. Fakat, kla$ik evren
modelleri atom ve atom alti duzeyinde karsilasilan gozlemlerle
bagdasmaz. Atom ve atom alti parcaciklarin dunyasini anlayabilmek icin,
bu kuramlarin yerine, her biri kendi yogunluguna veya kendi olasilik
genligine sahip, olasi her gecmisi iceren bir evren modeli sunan kuantum
kuramini kullanmaliyiz. Gunluk hayatla ilgili pratik hesaplamalar icin
kla$ik kuramlari kullanmaya devam edebiliriz. Ancak atomlarin veya
molekullerin davranislarini anlamak istiyorsak Maxwell in
elektro-manyetizma kuraminin kuantum uyarlamasina ihtiyacimiz var. Eger
evrenin ilk zamanlarini, yani butun madde ve enerjinin kucucuk bir hacme
$ikismis oldugu zamanlari anlamak istiyorsak kuantum kuramlarina
basvurmaliyiz. Bazi yasalar kla$ik olarak kalirken, digerleri kuantum
yorumu ile ele alinirsa tutarli bir doga anlayisina sahip olamayiz. Bu
nedenle, butun doga yasalarinin kuantum uyarlamalarini bulmaliyiz. Bu
turden kuramlara kuantum alan kuramlari denir.
Fizikte kuvvet alanlari onemli bir konudur. Cesitli kuvvetler
kendilerini kuvvet alani denilen ortam icinde aciga cikarirlar. Bilinen
en iyi kuvvet alani manyetik kuvvettir. Bir miknatisin cekim alanindaki
camin ustune demir tozu dokersek, kuvvet alanlarini rahatlikla gorebiliriz.
Newton ve Einstein fiziginin bazi cikarimlari makro kozmosa yoneliktir.
Yani, Dunya miz veya Gunes imiz gibi gezegen ve yildizlarla,
galaksilerle dolu bir evrene yonelik yorumlardir ve sagduyumuza
uygundur. Evrenin sadece bir tane tarihi vardir. Hizin ve mesafenin
etkisi ile, olaylari farkli zamanlarda algilayabiliriz ama yine de
evrenin sadece bir tane gecmisi ve gelecegi olacaktir. Fizikciler buna
zamanin oku derler ve bizim gundelik hayatlarimizda da son derece onemli
bir kavramdir.
gecmis ------> simdi ------> gelecek
Zamanin oku ile temsil edilen bu akis diyagraminda, hepimiz bir simdi
algisi icinde yasariz. Olaylarin akisi tek yonludur ve asla geriye
cevrilemezler; yani tersinemezler . Vazoyu dusurup kirarsak, zamanin
geriye akmasini ve kirik vazo parcalarinin birlesmesini bekleyemeyiz.
Devinim icinde hepimizin biyolojik saati ilerler ve yaslaniriz.
Kendimize ne kadar bakarsak bakalim, asla gencligimizdeki sagliga,
dinclige geri donemeyiz; sonunda bir gun biyolojik yapimiz tamamen coker
ve olum denilen duruma geceriz. Bundan sonra ise bedenimizin curume ve
dagilma sureci baslar. Otesinde bir hayat olup olmadigi bilimsel olarak
gozlenip olculemedigi icin, bu konu, bilimden cok dinin veya mistik
felsefelerin ilgi alanina girer. Simdilik, bilindigi kadari ile olum,
herhangi bir canli organizmanin hayati faaliyetlerinin, bir daha geri
donmemek uzere kesin olarak sona ermesidir. Elbette, yuzlerce dini,
felsefi veya mistik yorum yapilabilir.
Kla$ik fizik yorumlarina dayanarak tabloya biraz daha uzaktan bakarsak
gorunen sudur, icinde bizlerin de oldugu sayisiz canli veya cansiz
parcacik, surekli bir akis icindedirler ve bu akis tek yonludur .
Daha dogrusu, oyle zannediliyordu.
Artik kuantum kuramina sozu vermenin zamani geldi.
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/
--
You received this message because you are subscribed to the Google Groups
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.