------------------------------------------------------------------------

  **NİHAT GENÇ***:******İĞRENÇLİĞİ İLE İNSANI KUSTURAN ÇİRKİNLİK*


Güya bir tarikat lideri olan *Menzil şeyhinin *torununun akıllara seza
aynalı boncuklu sirkvari taht koltuğu Türkiye’yi şoke etti.

Bu nasıl bir cüret ve küstahlık ve çirkinlikle çağdaş dünyaya meydan
okumadır?

İğrençliğiyle insanı kusturan bu çirkinlik kimin eseri?

Büyük şeyhleri*1980*’li yıllarda cunta tarafından gözetim altında
tutulmuştu ve o yıllarda müridlerine **31***Mart’ta deccal geliyor
kıyamet kopacak, *demişti.

Alkolikleri havuza atıp büyük kazandan çorba içirip tedavi ediyormuş’dan
büyük bir keramet destanı yarattılar, bu saçmalıklara milyonlarca insanı
inandırdılar, Türkiye, kurumlarıyla aydınlarıyla işte bu tımarhanelik
delilere yenildi!

Videoları hala dönüyor şeyhin huzurunda beş insan *‘***sürünerek’
**şeyhlerine çay ikram ediyor, beş insan bir çayı ikram için timsahlar
gibi sürünüyor ve buna iman ve din diyorlar.

Bu gayya kuyusu cehaletin bir de devlet dairelerine bir hükümet
politikası olarak yerleştirildiğini de düşününce **‘ölüp gidelim’
**diyor insan.

Din sömürüsüyle Mercedesler içinde bedava asalak bir hayat yaşayan bu
insanları gördükçe, zihnim nasıl çalışıyorsa, aklıma ünlü Fransız
edebiyatçı Lamartine geliyor.

Zihnim bu alakasız gibi görünen bağlantıyı nerden nereye nasıl neden
kuruyor?

Rusya’yı *‘***yaratan adam’ **Korkunç İvan, küçük yaşta yetim kaldı ve
yüksek soylular arasında itile kakıla bir hayatı oldu.

*‘*Çarlığın’ **tacı başına takıldığında*19 yaşındaydı* ve hergün
ağlayarak kiliseye gidip dualar ediyordu.

İktidarının ilk yılı Moskova’yı yakarak bir komplo kurdular ona.

Bu temiz dindar masum ve sessiz delikanlı nasıl oldu da tarihin en büyük
zalimlerinden biri haline geldi?

Asla *‘***deli’ **değildi, bugün dahi Rus halkı, gelmiş geçmiş Rus
Tarihi’nin en büyük kahramanı olarak gösterir Korkunç İvan’ı.

Baltık Deniz’inden Sibirya’ya kadar bir imparatorluk kurdu ve, Rus
milletini tarih önüne çıkardı.

Büyük soru şudur, Korkunç İvan, nasıl oldu da en gaddar katliamlarını
çocukluğundan beri tapındığı kiliseye karşı yaptı.

Kiliseleri yağmalattı, yaktı yıktı, başpiskoposları şişe geçirdi
kızarttı, eşeğin üzerinde çırılçıplak gezdirip teşhir etti ve akıl almaz
işkencelerle rahipleri soytarıdan beter yaptı.

Çünkü Korkunç İvan, halk ekmek bulamazken kilisenin bedava asalak bir
hayat yaşayıp üstelik krallığına karşı suikast ve kumpaslar yaptığını
biliyor ve hazmedemiyordu.

Korkunç İvan, asla dinden çıkmadı, defalarca din adamlarını sarayında
topladı ve en girift dini sorunları tartıştı, mesela, sadece ağızdan
çıkıp söylenen iman’a inanmıyordu, iman *‘***amel***’*dir, diyordu, ki
tacını da zaten başına kilise koymuştu.

Hayat ona acı çıplak gerçeği öğretmişti, bir tarafta halk açlıktan
ölürken bir tarafta imtiyazlı ve bolluk içinde yaşayan kiliseyi gördü,
ve hayatı boyunca kilise hiyerarşisine ve kilise gücüne ve kilisenin
imtiyazlı konumuna üstelik tarihlerin hala anlatmakla bitiremediği
zalimliklerle karşı çıktı.

Korkunç İvan’ın kiliseye karşı zalimliğe varan bu savaşı olmasaydı
Ruslar ya Kırım Tatarları’nın ya da Polonyalılar’ın egemenliğinde
steplerde yaşayan aç ve zavallı köylüler olarak yaşayacak ve tarih bugün
dünyaya meydan okuyan bir Rus Halkı’nı tanımayacaktı.


    **ONLARCA CİLTLİK OSMANLI TARİHİ YAZACAK KADAR BOŞ VAKTİ OLMUŞ***?*

Kiliseye karşı savaşı Korkunç İvan’dan sonra *‘***bayrak’ **haline
getiren ve insanlık ve uygarlığın önünü açan Fransız İhtilali’dir.
Dört-beş yıllık gibi kısa sürede kilise mallarına el koydu, rahiplerini
giyotine götürdü, kilisenin ikibin yıllık tarihinde kilisenin varlığına
en sert korkuları yaşattı. Fransız ihtilalinde halk önderlerinden
Marat’ın lafı meşhurdur: *‘***yüzbin kelle düşecek!’***.*

Çok geçmeden Fransız ihtilali Cumhuriyetçiler’in elinden çıkıp tekrar
monarşist ve kralcıların eline geçti, imtiyazlı sınıflar ve kilise eski
iktidar rahatlığına kavuştu.

Fransız İhtilali akim kaldı imparatorluk yeniden kuruldu, biri*1830*,
diğeri,*1948 ve* diğeri ünlü Paris Komün’ü ayaklanmasıyla
imparatorluk’un önü üç defa sert bir şekilde kesildi.

Cumhuriyetçi ve sosyalistler üçünde de ağır yenilgiler aldı, Paris
komünün de ise otuzbin (diyen var yetmişbin diyen var) insan katledildi.

Fransız İhtilali Bastil’i mahkumları serbest bırakmak için basmadı, o
sırada Bastil’dekimahküm sayısı beşi onu dahi geçmiyordu, Bastil, askeri
**‘mühimmat***’*ı ele geçirmek için basıldı.

Paris Komünü’nün harekete geçmesini tetikleyen de aynı şeydir, Prusya
savaşında kullanılan toplar, ki, çoğunun parasını halk vermişti, bu
topları hükümete vermemek için Paris Komünü, yani varoşlarında
örgütlenen yoksul halk harekete geçmiş ve topları hükümete teslim
etmeyip o topların gücüyle Paris’te ömrü kısa süren sosyalist tarihin o
meşhur Paris Komünü’nü iktidar yapmıştır.

Yoksul halk kiliseden nefret ediyordu, asalak yaşıyorlar ve otoriteye
boyun eğen çocuklar yetiştiriyorlar diye isyan ediyordu, Paris komünün
aldığı ilk kararların içinde kilisenin gücünü sınırlandırmak ve
mallarına el koymak, vardır.

Zihnimdeki Lamartine çağrıştırması ise,*1848 devrimiyle* ilgili,
Lamartine,*1848 devriminde* devrimci hükümetin sözcüsüdür, kısa sürede
bastırılır ve Lamartine ve halkın hayalleri kursağında kalır.

Lamartine işsiz parasız kalır, sürgün hayatı kitap yazarak geçimini
sağlamakla geçer, ve Türkiye’nin sultanı Abdülmecit’e bir mektup yazar.

Kendisine toprak verilip çiftçilik yapmak istediğini söyler ve kendisine
Ege’de büyük bir toprak tahsis edilir, ancak çiftçiliği beceremez.

Ancak Lamartine oturur Osmanlı Sultanı’na bu borcunu bir *‘***Osmanlı
Tarihi’**yazarak ödemek ister.

Lamartine ilk gençlik yıllarımda *‘***Osmanlı Tarihi’ **kitabını okurken
tanıdım, bu denli heyecanlı ve romantik ve şiirsel bir *‘***tarih
kitabımız’ **yoktur.

Bu adam, dedim, başına ne tür bir bela geldi ki, onlarca ciltlik Osmanlı
Tarihi yazacak kadar boş vakti olmuş?

Aç kalmış bir Fransız devrimcisi!

Kilisenin ve aristokrasinin ve burjuvazinin her zaman parası olmuştur,
tarihin her döneminde *‘***yazar’****istihdam etmekte hiç sıkıntı
çekmemişlerdir, çünkü kilise, burjuva ve aristokrasi, silahlı kuvvetleri
ve sarayı arkasına alıp her dönemin iktidarı olmuşlardır.

Ülkemizde *‘***dinci’ **siyaset önce tarihi yöneten bu büyük
*‘***teoriyi’ **öğrendi, silahlı kuvvetler ve polis ele geçirilmeden
*‘***iktidar olunamaz’**.

Türkiye’deki menzilci fetöcü İslamcı bütün tarikat ve dini yapılar
*‘***kader birliği’**yapıp Türk ordusu ve Türk polisine karşı amansız
bir savaşa giriştiler.

Ve fetöcü ve menzilcileri vb. silahlı kuvvetlerin ve emniyetin en üst
kadrolarına kadar yerleştirdiler.

Hem Fransız ihtilalinde kral cumhuriyetçilere karşı hem de yüzyıl sonra
Paris Komünü günlerinde Fransız hükümeti sosyalistlere karşı, (milli
düşmanları) Prusya ordusunu çağırmaktan çekinmedi. Ülkemizde dinci
siyasiler düşmandan desteği de harfiyen uyguladılar, tıpkı Fetö
ve*AKP*’nin iktidarlarının ilk on yılında Amerika’dan ve Avrupa’dan
destek almaları gibi.


    *O***TAHT FOTOĞRAFI BİR******‘KRALLIK’******FOTOĞRAFIDIR**

Tarihin gerçeği budur: silah kimdeyse güç ondadır.

Fransız ihtilali henüz başlamadı, kralcı baba cumhuriyetçi çocuğuyla
tartışmaktadır ve cumhuriyetçi çocuğu demokrasi, eşitlik, kardeşlik,
diye nutuk atmaktadır.

Kralcı baba, cumhuriyetçi çocuğuna, sizin o demokrasinin elinde kaç tane
silah var?, der.

Gelelim, o iğrenç taht fotoğrafına.

O fotoğrafın arkasında ne kadar *silahlı güç *var!

O taht fotoğrafının arkasında *Silahlı Kuvvetler var, polis gücü *var.

O fotoğrafın arkasında tarikat ve dinden geçinen *burjuva Müslümanlar
*var, yüzlerce *gazeteleri *var, *inşaatları ihaleleri belediyeleri
*var, o taht fotoğrafının arkasında iktidar var!

Binlerce yazarı istihdam edecek güçleri paraları ekranları var.

Çok acıklı bir soru soralım bir de kendimize bakalım, kendi başına
geçinebilen numunelik olsun bir sosyalist ya da cumhuriyetçi bir
yazarımız var mıdır?

Yurtdışı çevirileri olmasaydı *Aziz Nesin *de açlıktan ölecekti.

Ülkemizde karnını yazarlıkla doyurabilecek yazar yoktur, *Yaşar Kemaller
Orhan Pamuklar Elif Şafaklar *iktidarla medyayla liberallerle ve
şeyhlerle ittifak kurmasalardı yazar olabilirler miydi?

Bugünün gerçeğinden ise geniş okur-yazar kitlelerin dahi haberi yoktur,
yazar diye tanıdığınız insanların başka meslekleri vardır, çoğunluk
olarak, avukattırlar ve akşamları bir zahmet yazarlar. Çoğunluk olarak
eski vekildirler ve emekli günlerinde yazarlar, pek çoğu güzel de yazar,
ancak *‘***yazar’****değildirler.

Çoğunluk olarak emekli öğretmen emekli mühendis emekli askerdirler ve
emekli maaşlarının gölge gücüyle yazarlar, pek çoğu güzel de yazar,
ancak, geçimlerini yazarlıktan kazanmazlar.

Oysa *‘***yazarlık’****bir meslektir, bağımsızlığın mesleği.

Gerçek, bir patrona dayanmadan bir gruba bir ideolojiye arkasını
vermeden karnını sadece kitaplarıyla ve yazılarıyla doyurabilecek
*‘***yazarımız’****yoktur.

Dikkat edin modern bir çağda yaşıyoruz ve her gün interneti açıp
yüzlerce insanı okuyorsunuz, işte bu çağda, diyorum, bu ülkede bağımsız
yazar yoktur.

Burası, akşamları işten dönüp pijamasını giyip ya da cumartesi-Pazar
günleri boşluğunda bir zahmet yazanların ülkesi. Ya da otuz yıllık
mesailerini **‘gazetecilik’ **ve *‘***habercilik***’*le geçirmiş
gazetecilere **‘yazar’ **diyenlerin ülkesi, ki, günlük mesaileri
yüzünden genellikle tarihin ve bilimin kalın ve seri ciltlerini okuma
şansları olmamış kulaktan dolma ve özet fikirler ve sloganik cümlelerle
yaşayan insanlardır, yazar değildirler.

İşte dün *Muzaffer İzgü *öldü, bir güzel eseri var mıdır hangisidir,
diye bir değerlendirme dahi yazabilecek kimse çıkmamıştır, işte dün ünlü
dilbilimci *Emin Özdemir *öldü, haberleri yoktur, iki yıl önce çok çok
büyük bir ressam *Adnan Turani *öldü, cenazesine dört kişi dahi
bulunamadı, üç kişi kaldırdı…

İşte yüzlerce sahtekar liberal yazarımız, otuz yıl aralıksız insan
hakları, evrensel hukuk değerleri deyip durdular ve bir sümüklü mehdinin
gazetelerine ve ekranlarına muhtaç kaldılar.

İşte yüzlerce güya liberal yazar patronlarının hırsızlıklarını otuz uzun
yıl bir kez yazabilme cesareti gösteremediler, sümüklü mehdinin
gazetelerinden ekranlarından karınlarını doyurdular ve insanlık adına
ahkam kestiler.

Tarih sahnesinde imtiyazlılara karşı, din sömürüsüne karşı, eşitlik ve
yurttaşlık ve bölüşüm adına karşı koyabilmeniz için, önce aç karnınızı
kimseye muhtaç olmadan doyurabilmelisiniz.

Bu modern çağda, arkasına bankaları, ekranları, holdingleri, medya
patronlarını, belediyeleri, dincileri tarikatları almadan *‘***yazar’
**olabilmeyi başarabilmek mümkün mü?

Bu yüzden bağımsız yazarı olmayan bu ülkede şeyh olmak mümkün, vekil
olmak mümkün, belediye başkanı olmak mümkün, arkasına belediyeleri alıp
trilyonlar kazanmak mümkün, arkasına şeyhleri alıp kitaplarına ikiyüz
baskı yaptırmak mümkün.

O halde, bu iğrenç taht fotoğrafı, yalnız değil, arızi bir durum hiç değil.

Erdemli insanları yetiştirecek siyasal ve sosyal ve medya ortamı yoksa,
bir ülkeniz bir anayasanız ve azami seviyede insan haklarınızın olması
mümkün değildir.

O taht fotoğrafı bir **‘krallık’ **fotoğrafıdır ve hiç de masum
değildir, krallık devlet değildir, krallık yandaşlarla kurulur, her kral
yanına danışmanları doldurur ve güya onlara akıl danışır, devlet başka
şeydir…

Anayasa herkes hukuk karşısında eşittir, der, devlet, kimseyi ayırt
etmeden hiçbir kimseye imtiyaz vermez, ayrıcalık hakları tanımaz…


    **BİRİLERİ KÖPEĞİMİZ
    OLSUN***,***BİZ******‘KRAL’******‘EFENDİ’******OLALIM***…*

Cumhuriyet’le yanan aydınlık ateşi, kırklı ellili yıllarda, bu ülkede
devletin gücü yettiğince öğretmenler okulları yatılı okullar açtı ve
yoksul halkı ayrım-gayrım demeden okutmaya çalıştı, olabildiği kadar
bağımsız yargıç ve hakimler de bu yatılı okullarda yetişti.

Ancak*80*’li yıllardan sonra tarikatlar cemaatler okulları
üniversiteleri ele geçirdi ve otoriteye boyun eğen, şeyhlerinin sümüğünü
yalayan ve bu gülünç fotoğraflara tapınan insanlar yetiştirdi!
Tarikatlardaki sapıklıklara ses çıkartmayan, iktidarın hırsızlıklarını
görmeyen, yüzlerce ajanın devlete doldurulmasına alet olan ve
sınırlarımızda Müslümanı Müslümana öldürmekten çekinmeyen bir nesil!

Bugünkü devlet kadroları da devletin değil tarikat ve cemaatlerin
okullarında yetişenlerin eseri!

*Hulusi Akar*’ın ve *Hakan Fidan*’ın*15 temmuz *gecesi olup bitenlere
rağmen hala iktidarda olmaları ne kadar gülünç ve aklımız almıyorsa, o
şeyh torunun oturduğu koltuğun tasarımı görünümü varlığı da, aynı şeydir!

Aynı iktidar, aynı sessizlik, aynı din, aynı din sömürüsü, uygarlığı
utandıran, insanı kusturan çirkinlik!

Ve bizim iktidarımız *Korkunç İvan *ya da *Marat *kadar korkunç olmak
zorunda hiç değil.

Nedir Diyanet’in bütçesi, on-oniki bakanlıktan daha büyük*6-7 milyar
*dolar, bu parayla pekala yurt dışında beş*bin *genci okutabilirsin.

Üstelik diyanet bu büyük bütçesine rağmen hurafeyle cehaletle uğraşacak
gücü yok, çünkü, otorite ve bağlılık yetiştiriyor.

O bütçeyi asalak yaşayanlara değil bilim yapacak çocuklara verir ülkenin
bir on yıl sonrasına güzel hayaller inşa edersin, ve…

O fotoğrafta zavallı tahttan medet uman çocuk, kendine gerçek bir taht
bulur, arkasına insanlığı alır, insan olmanın mutluluğu yaşar.

Özgür insanların tahtında yaşar, özgür bedeni özgür duygularıyla, insan
olarak!

Kiliseyle asıl kavgamız da buradadır, bizler Allah’ın insanı yarattığına
ve özgür yarattığına inanıyoruz.

Kilise ise Tanrı’nın önce *‘***tahtı’ **yarattığına inanıyor, taht,
yani, birileri bize bağlansın, birileri köpeğimiz olsun, biz
**‘kral’******‘efendi’ **olalım…

*Nihat Genç*

*Odatv.com <http://odatv.com/>*

*http://cumhuriyetpostasi.com/igrencligi-ile-insani-kusturan-cirkinlik/*

 
------------------------------------------------------------------------
a45UyF587661-170905193426 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/05  20:48 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Cocuk kirmizi elmayi gormeden elindeki kokulu sogani birakir mi?.

Mevlana

Hoybun (Kurtce: Xoybun) Cemiyeti

5 Ekim 1927 ye, Lubnan in Bihamdun sehrinde kurulmustur.

Bihamdun sehrinde, Kurdistan Teali Cemiyeti- Kurtcu Millet
Fikrasi-Kurtcu Milliyetci Orgutler-Irak-Iran-Suriye deki Kurtculer ve
Tasnak kokenli Ermeniler ortak duzenlenmis bir kongrede biraraya
geldiler. 45 gun suren calismanin sonunda HOYBUN adli teror orgutunu
kurdular.

Politik ve Askeri Isbirligi olarak acilanan antlasmanin ilk iki maddesi
soyle idi:

1)Her iki taraf Bagimsiz Kurdistan in ve Birle$ik Ermenistan in kurulma
hakkini karsilikli olarak taniyarak, bu hakkin savunmasi icin mumkun
olan her turlu imkani kullanarak birbirlerinin yardimina kosmayi kabul
ederler.
2)2) Her iki taraf, hangi topraklarin Ermenistan a, hangi topraklarin
Kurdistan a ait olduguna(!) bakmaksizin, sadece iki ulkenin kurtulusunu
amac edinmis olarak, ortak dusmana (Turkiye) karsi savasmaya devam
edeceklerdir.

Din,insanligin asaletine edilmis bir kufurdur.
O olsun ya da olmasin,hayatinizda iyi seyler yapan iyi insanlar ve kotu
seyler yapan kotu insanlar her zaman olacak.
Ama iyi insanlarin kotu seyler yapmasi icin din gerekiyor....

STEVEN WEINBERG


Grup eposta komutlari ve adresleri      :       
Gruba mesaj gondermek icin      :       ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin    :       ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :       ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin     :       ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :       http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz     :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap