------------------------------------------------------------------------
bayrak


  Av. Hüseyin Özbek^* : Üçüncü Balkan bozgunu dayatmasına hayır.

^* İstanbul Barosu Genel Sekreteri

  * GÜVEN DUYGUSU SIFIRLANMIŞTI <#mozTocId572633>
  * TEKRAR GURUR SİMGESİ OLDU <#mozTocId681353>
  * KUMPASLARDAN 15 TEMMUZ’A <#mozTocId364205>
  * İKTİDARIN SORUMLULUĞU <#mozTocId523458>

/*"15 Temmuz kalkışması, kumpaslar sürecindeki paralel ihanetin çok daha
geniş kapsamlı şekilde devamıydı. İktidarın tüm sorumluluğu Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin kurumsallığına yükleme cinliği Türkiye’yi intihara götürür"*/

*10 Ağustos 2016* Çarşamba*11:14*

Türk askeri tarihinin en büyük yenilgisi hiç kuşkusuz Balkan bozgunudur.
İkinci Viyana Kuşatması’nda yaşanan*1683* bozgunu ile*1877-1878* Rus
Savaşı’nda Kafkas ve Tuna cephesinin çöküşüyle payitahtın neredeyse
elden çıkacak duruma gelmesi diğer büyük yenilgilerdir.

Balkan bozgununun *(1912*) diğerlerinden farkı yenilginin askeri alanla
sınırlı kalmayıp batı karşısındaki inançsal, kültürel, askeri üstünlük
algısının ortadan kalkması, yenilgi ve yok oluş duygusunun toplumu
teslim almasıdır. Sırp, Bulgar, Karadağ, Yunan bağlaşıkları karşısında
uğranılan askeri yenilgi gerçekten yüz kızartıcıdır.


    *GÜVEN DUYGUSU SIFIRLANMIŞTI*

Osmanlı’nın fetih ve batıya doğru yayılması temelinde uygulanan iskan
politikasıyla Anadolu’dan göçürülen Yörüklerle Türkleştirilen*500*
yıllık vatan birkaç ayda elden çıkmıştır. Osmanlı’nın, Anadolu kadar
Türk Rumelisi göz açıp kapayıncaya kadar kaybedilmiştir.

Balkanlardan Edirne’ye, Edirne’den İstanbul’a uzanan, cami avlularından
sokaklara, meydanlara taşan perişan yığınlar savaşın ve yenilginin,
uğranılan facianın büyüklüğünü gözler önüne sermektedir. Ordudaki alaylı
mektepli, İttihatçı-İtilafçı çekişmesinin, hiyerarşik disiplini yok eden
kutuplaşmanın acı sonuçları vatan kaybı olarak ortaya çıkmıştır. Balkan
Savaşı halkın orduya, askere yönelik güven duygusunu sıfırlamış, halkın
kolektif psikolojisinde yenilgi ve yok oluş duygusuna, milli ruhta
çöküntüye yol açmıştır. Halk yenilginin sorumlusu olarak orduyu,
özellikle de zabitanı (subaylar) görmektedir. Tarihte ilk kez halk
orduya karşı güven duygusunu yitirmiş, adeta sırtını dönmüştür.


    *TEKRAR GURUR SİMGESİ OLDU*

Türk subayını ve Mehmetleri bu utançtan Çanakkale kurtaracaktır. Balkan
yenilgisinden dersler çıkarılmış, yeteneksiz, birikimsiz, çağın
gerektirdiği askerlik sanatını içselleştirememiş unsurlar tasfiye
edilmiştir. Ordunun eğitim anlayışında, savaş stratejisinde ciddi
değişikliklere gidilmiş, yetenekli, genç subaylara rütbelerinin üstünde
birliklere komuta etme imkanı verilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı’nın patladığı*1914* yılında İtilaf güçleri Türklere
Balkan bozgununun daha ağırını yaşatacaklarından emindirler.*1915*
başlarında Türklerin işini bitirip saf dışı bırakacaklarını
düşünmektedirler. Kibirli hasımlarına hem denizden hem karadan yol
vermeyecek olan Mehmetler, Balkan utancını Çanakkale’de sebil edecekleri
kanlarıyla temizleyecektir. Payitaht kurtulmuş, mağrur düşmanın zafer
umudu boğazın serin sularına gömülmüştür. Çanakkale zaferiyle birlikte
üniforma yeniden milletin ortak gurur simgesi olmuştur. Türk milletinin
güvenini yeniden kazanan, duasını ve desteğini alan Türk Ordusu,
imparatorluğun birbirinden*bin*lerce*kilometre* uzak cephelerinde büyük
harbin *4* yıl daha uzamasına yol açacaktır.

Büyük harbin neticesinde ekonomik kaynakları sıfırlanan, yarım*milyon*
askerini değişik cephelerde şehit, bir o kadarını da esir veren,*30 Ekim
1918* Mondros Ateşkesi’yle kaderi galiplerin insafına bırakılan bir
millettin yırtıp attığı idam fermanından bahsediyoruz.

Öldüğüne hükmedilen, emperyalistlerin terekesini pay edip defin
merasimine hazırlandıkları bir milletin yeniden Bismillah’la *3* buçuk
yıl daha savaşabilmesinin sırrı yine Çanakkale’dir. Ezineli Yahya
Çavuş’un, Edremitli Koca Seyit’in, Anafartalar Kahramanı Mustafa
Kemal’in, Sarıkamış’ın buzullarından Arabistan’ın çöllerine ayak
basmadık yer bırakmayan Mehmetlerin al kanlarını, terlerini taşıyan
üniformanın Türk milletinin gözünde niçin alelade bir kumaş parçası
olmadığı üzerinde düşünülmelidir. Üniforma Türk milletinin derin
bilinçaltında yaşattığı, Ergenekon’dan Malazgirt’e, Mohaç’tan Viyana’ya,
Trablusgarp’tan Sakarya’ya, Kocatepe’den Kıbrıs’a*bin*lerce yıllık
müşterek hatıra olarak kayıtlıdır. Nüfus kütüğünde adı ne olursa olsun,
üniformanın içinde Mehmetleşen Anadolu çocuklarının manevi zırhıdır, o
kutsal ocağın simgesidir. Bundan dolayıdır ki milletin gözünde mübarektir.


    *KUMPASLARDAN 15 TEMMUZ*’A

Yakın geçmişte yaşanan Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk ve benzerleri,
paralel ihanetin araçsallaştırdığı ve silaha dönüştürdüğü yargı
üzerinden orduya /*"İkinci Balkan bozgunu"*/ dayatmasıydı. Hakim savcı
cübbesi giydirilmiş cemaat kumpanyasının düzenlediği yargı komedyası ile
Türk Ordusu’na karargahta teslim şartları dayatılmıştı. Yargı üzerinden
gerçekleştirilecek tasfiye ile Cumhuriyet’in, Türk milletinin bekasının
teminatı ordu yerine imamın ordusu ikame edilecekti. Atatürk,
Cumhuriyet, Kıbrıs, ulusal bütünlük, devletin bekası, milletin
bağımsızlığı gibi ağır bagajlardan kurtarılmış (!) ordunun yerine
konacak üniformalı şakirtler ile operasyon tere yağından kıl çeker gibi
tamamlanacaktı.

*15 Temmuz* kalkışması, Silivri sürecinde yarım kalan ihanetin çok daha
geniş kapsamlı olarak yürürlüğe konulmasıydı. Kalkışma Pensilvanya
imamının intikamı olarak tasarlanmıştı. Taktik olarak siyasi iktidarı
hedef almakla birlikte stratejik hedef Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesiydi.


    *İKTİDARIN SORUMLULUĞU*

Paralel ihanetin, milli devlet duyarlılığı ve hukuk meşruiyeti içinde
hesabının sorulması zorunludur. Başta siyasi iktidar olmak üzere
herkesin, Cumhuriyet’in kuruluş kodlarının ve milli devlet
duyarlılığının terk edilerek, askeri ve sivil bürokrasinin, devlet
kurumlarının cemaatler koalisyonuna, tarikatlar konsorsiyumuna teslim
edilmesi durumunda yaşanılması kaçınılmaz olan bu trajediden ders
almaları gerekmektedir.

Kendi dönemlerinde yaşanan Silivri faciasının siyasi sorumluluğunu
omuzlarında taşıyan bir iktidarın kandırılmışlık bahanesiyle minder
dışına kaçışı ne kadar inandırıcı değilse, bir yandan milli orduya
kumpas kurulmasından yakınıp diğer yandan cemaat darbesinin tozu dumanı
arasında tüm sorumluluğu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsallığına
yükleme cinliği de o kadar inandırıcı değildir. Yine bir yandan ordudaki
paralelcilerin ayıklanacağından dem vurup diğer yandan orduyu tümüyle
demokrasi karşıtı bir cürüm kurumu olarak yaftalama sakilliği o kadar
dikkat çekicidir.

Siyasi iktidarın Cumhuriyetin ulus devlet, üniter yapı temelindeki
kuruluş felsefesiyle, çağdaş dünyadan yana temel tercihiyle, laiklik
ilkesiyle, genel merkezlerine*bin*a boyunda posterini astığı Atatürk’le
olan temel uyuşmazlığını sonlandırıp sonlandırmadığının turnusol kağıdı
kışla önlerindeki çöp kamyonlarıdır.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmış paralel şebekenin Cumhuriyet’e
başkaldırısı bertaraf edildiği halde kışla önlerinden çekilmeyen çöp
kamyonları, tanklara karşı etkili olamasa da ordunun küçük düşürülmesine
fazlasıyla yetmiştir. Darbe bahanesiyle laik demokratik rejimin,
bağımsızlığın güvencesi, halkın peygamber ocağı bildiği bir kurumun
itibarsızlaştırılmasına ve tasfiyesine yönelik sinsi hesabın
gerçekleşmesi durumunda Türkiye Cumhuriyeti diye bir devletin ayakta
kalamayacağı, Türk milletinin özgür bir ulus olarak varlığını
sürdüremeyeceği bilinmelidir.

Paralel kalkışmanın radyoaktif serpintisi geçmeden, at izi it izine
karışmışken, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne dayatılan /*"üçüncü Balkan
bozgunu"*/ şartnamesinin gerçekleşmesi durumunda sabah akşam verilen
salaların aslında Türk milletinin toplu intiharının ilanı olduğu bir an
önce anlaşılmalıdır.

 
------------------------------------------------------------------------
a45UyF587661-160811185824 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poy...@openmail.cc
2016/09/17  16:30 4  58  israt...@yahoogroups.com

 


Sevgi en buyuk meydan okumadir.

Anonim Nasihat

Suikast
Resulullah (sav) yahudi ebu rafi e, ensar dan bir grup adam gonderip,
baslarina da Abdullah ibnu atik i koydu.
Ebu rafi resulullah (sav) a eza veriyor ve aleyhinde calismalar yapiyordu.
Ebu rafi hicaz bolgesindeki kendine has bir kalede oturuyordu.
Kaleye yaklastiklari zaman gunes batmisti.
Halk artik suruleriyle donuyordu.
Abdullah arkadaslarina: siz burada oturun ve yerinizden ayrilmayin.
Ben gidip, kapicilara biraz iltifat edip, iceri girme imkani arayacagim
dedi ve ilerledi.
Kapiya kadar geldi.
Kazayi hacet yapiyormus gibi elbisesini toparladi,i insanlar iceri girmisti.
Kapici seslendi ey Allah in kulu, girmek istiyorsan gir.
Kapiyi kapatacagim (cabuk ol)! dedi.
Ben de girdim ve (bir koseye) gizlendim.
Halk tamamen girince kapiyi kapatti.
Sonra da anahtarlari bir kaziga takti.
Ben (musait bir anda) kalkip anahtarlari alip kapiyi actim.
Ebu rafi evinde gece sohbeti yapiyordu.
Ve hususi bir koskte idi.
Sohbet arkadaslari dagilinca, yanina ciktim.
Her bir kapiyi acip girdikce iceriden uzerime kapadim eger halkin haberi
olur da beni oldurmeye azmederlerse, ben ebu rafi i oldurmeden ona
ulasamasinlar diye boyle yaptim.
Sonunda yanina kadar geldim.
Koskun ortasinda yer alan karanlik bir odadaydi.
Ancak, odanin neresinde oldugunu bilemiyordum ebu rafi diye seslendim
kim o? dedi.
Sese dogru yoneldim.
Heyecan icerisinde bir kilic darbesi indirdim, ama bosa gitti.
Adam bir ciglik atti.
Hemen odadan ciktim.
Azicik bekleyip tekrar girdim, [sesimi degistirip, yardima gelmis gibi:]
o ses de ne?
Ey ebu rafi dedim kahrolasi, odada biri var az once bana kilic vurdu
dedi.(yerini iyice kesfetmistim), bir darbe daha indirdim.
Yaraladim, fakat olduremedim.
Sonra kilicin ucunu karnina sapladim, sirtina kadar dayandi.
Oldurdugumu anladim.
Geri donup, kapilari teker teker acmaya basladim.
Merdivene kadar geldim.
Ayagimi bastim.
Yere kadar ulastigimi zannettim.
Ay isigiyla aydinlik bir gecede dustum.
Bacagim kirildi.
Sarigimla sardim.
Sonra gidip kapinin onune oturdum.
Onu gercekten oldurdum mu, ogreninceye kadar bu gece kaleden disari
cikmayacagim dedim.
Horozlar otunce, surlarin uzerinden olum ilan edildi.
Olum habercisi: hicaz ahalisinin tuccari ebu rafi in olumunu
duyuruyorum! diye bagiriyordu.
Ben hemen arkadaslarimin yanina gittim zafer! dedim, Allah ebu rafi in
canini aldi! resulullah (sav) a geldim, olup biteni anlattim.
Bana: uzat ayagini! buyurdular.
Ben de ayagimi uzattim.
Meshediverdi.
Sanki hicbir sey olmamis gibi hicbir rahatsizlik kalmadi.
Buhari, megazi, 16, cihad 155 hadis no : 4232 ravi: bera
Resulullah (sav), ebu rafi e bir heyet gonderdi.
Abdullah ibnu atik, geceleyin evine girerek, onu uyurken oldurdu.
Buhari, megazi, 16, cihad 155 hadis no : 4231 ravi: bera



Grup eposta komutlari ve adresleri      :       
Gruba mesaj gondermek icin      :       ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin    :       ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :       ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin     :       ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :       http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz     :
http://orajpoyraz.blogspot.com/






 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap