Abi güzel söylemiş.
AKP’yi taşlamak varken, taaa Mekke’ye gitmeye gerek yok.

Oraj POYRAZ(cimc...@neomailbox.net / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com <mailto:oraj_poy...@alpinaasia.com> )
           L2fSIJNoA0xfSNxA       

------------------------------------------------------------------------
bayrak


  Türker Ertürk <http://ulusalyol.net/category/turker-erturk/> :
  AKEPE’Yİ TAŞLAMAK VARKEN…

Şeytan taşlama; İslam inancına göre, Hac ibadetinin bir parçası olarak
yapılan bir törendir. Kimilerine göre şeytan Allah’a başkaldırdığı için,
kimilerine göre ise kötülüklerden kurtulmak için taşlanmaktadır.

Şeytan, gerçekte simgeseldir. Müslümanlar; her yıl Hac sırasında Mekke
ile Mina arasında bulunan taştan sütun Camrat al-AKABE’yi taşlarken,
Hazreti İbrahim’den kalma bir dinsel ritüeli yerine getirmektedirler.
Bazı kaynaklar, bu ritüelin Hz. İbrahim öncesine kadar uzandığını söyler.

Burada anlatılmak istenen; Müslümanların omuz omuza vererek, şeytana
yani onun kimliğinde kötülüklere, haksızlıklara, zulme ve zorbalığa
karşı mücadele etmelerinin gerekliliğidir.

İslam Dünyası’nın durumu ortada! Şeytan taşlamak için binlerce kilometre
uzağa gitmeye ne lüzum var, şeytan içlerinde. Bakın Türkiye’ye! Ülkemiz
hızla felakete, iç savaşa ve Ortaçağ karanlığına sürükleniyor. Bunun
sorumlusu iktidarda. AKEPE’yi taşlamak ve onu iktidardan düşürmek
varken, Mina yakınlarındaki AKABE’ye gitmeye ne gerek var! Şimdi niçin
AKEPE denmesinden hoşlanmadıklarını anladınız mı?

Saygılar sunarım.

Ulusalyol.net

http://ulusalyol.net/akepeyi-taslamak-varken/



 
------------------------------------------------------------------------
a45UyF587661-160407110542 Oraj Poyraz cimc...@neomailbox.net
2016/04/07  13:48 5  4  gercekegitimci...@googlegroups.com

 
-- 

Hayat, nefrete zaman harcayacak kadar uzun degil.

Ohio lu 90 yasindaki Regina Brett in kaleminden

Nisa Suresi nin 173.ayeti de Risale-i Nur a isaret ediyormus.
Ayetin Turkce anlami:
Ey insanlar, size Rabbinizden bir delil geldi.
Ve size apacik bir nur olan Risale-i Nur u indirdik
Inanan-iman edenlere, hidayet kaynagi ve her turlu dertlerine sifa,
verdik anlamindaki ayet de Risale-i Nur a isaret ediyormus.
Said-i Nursi ye gore; Kur an nasil bir hidayet kaynagi ve dertlere
sifaysa; Risale-i Nur da oyle bir hidayet kaynagi ve dertlere sifadir
O zaman ayetin anlami su oluyor:
Inanan-iman edenlere, hidayet kaynagi olan ve her derde sifa veren Kur
an-i Kerim i ve Risale-i Nur u verdik

Derleyen: Osman Turkoguz
INANCLARA VE AKLA AYKIRI BIR YAKLASIM, NURCULUK.

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -4-

Evren hakkinda anlasilmasi en zor sey, anlasilabilir olmasidir. (Albert
Einstein)

Yukardaki ironik cumleyi kurarken sanirim Einstein hakliydi. Doga bir
yandan sasirtici bir sadelikle kendini sergilerken, diger yandan elimizi
attigimiz her noktada yine ayni derecede sasirtici bir matematik
barindirmakta. Sularin icinde olusan burgaclardan, bir gezegenin yildiz
etrafinda yorungeye oturmasina, bir tasin yamactan yuvarlanmasina, iki
atomun birbirleri ile elektron alisverisinde bulunmalarina kadar her
yerde dunyanin en ustun beyinlerini zorlayan yasalar hakim. Uzun yillar
boyunca insanlar, ortaya bir mantik butunlugune bagli yasalar zinciri
koyamadan, seylerin hareketini ancak kopuk kopuk anlayabildiler.

Galileo, Iki buyuk dunya sistemi uzerine dusunceler calismasinda evrenin
merkezi nerde? diye sormus ve Simplicio ile Salviati yi konusturarak
Aristotales in evren anlayisina ciddi elestiriler getirmisti. Evrenin
merkezinin Dunya olup olmadigi sorusu cok ciddi bir soruydu ve kisa sure
icinde Galileo nun basini belaya sokacakti. Kendisinden once pek cok
dusunur bazi dinsel ve gizemli sebeplerle, evrenin merkezine Dunya yi
yerlestirmislerdi. Ayrica Pisagor gelenegine bagli kalan Yunan doga
bilimcileri ve ardillari gezegenlerin yorungelerinin tam bir daire
biciminde oldugunu savunuyorlardi. Cunku onlarin inancina gore, daire
evrendeki en mukemmel geometrik sekildi. Fakat Galileo nun basit bir
teleskop ile yaptigi gozlemler bu fikirlerle uyusmuyordu. Galileo
Jupiter in 4 tane uydusu oldugunu farketti: Europa, Ganymede, Io ve
Callisto. (Bu uydulara Galileo uydulari da denir. Gunumuzde ise Jupiter
in 63 uydusu oldugu bilinmektedir.) Bu dort uydu, Jupiter in cevresinde
donuyorlardi ve bu durum Galileo nun kafasini karistirmisti. Demek ki,
evrendeki gok cisimlerinin illa Dunya cevresinde donmesi gerektigi gibi
bir sart olamazdi. Bu durumda, Dunya nin evrenin merkezinde oldugunu ne
hakla savunabilirdik? Eserinin bir yerinde sunlari yazdi:
Jupiter in iki uydusunun New Horizons gozlem araci tarafindan cekilen
resimleri. Alttaki Io, ustteki Ganymede. Digerleri gorus acisi icinde
degiller.

Sunu da eklemeliyim ki, ne Aristotales ne de bir baskasi evrenin
merkezinin de facto (gercekten) Dunya oldugunu kanitlayamaz. Eger evrene
bir merkez araniyorsa, oraya Gunes in oturtulmasi daha yerinde olur,
sirasi geldiginde bunu herkes anlayacak.

Artik Gunes imizin evrenin merkezinde olmadigini, galaksimiz Samanyolu
nun dis halkalarindan birinde mutevazi bir sistem oldugunu biliyoruz.
Ama elbette Galileo nun bunu bilmesine imkan yoktu. Elindeki imkanlar
gayet sinirliydi; buna ragmen dusunceleri kendi cagi icin devrimci ve
cok aykiriydi.

Buyuk usta Newton a kadar; gezegenler, isigin hareketi, kutlelerin
birbirlerini nasil cektikleri gibi konular, tabiri caiz ise bulanik suda
balik avlamak gibi bir karmasa icinde yurudu. Isin icine bolca dinsel
inanclar karisiyor ve her doga tartismasinin ardindan teolojik kavgalar
patlak veriyordu. Din ile bilimin alanlari netlikle ayrilmamisti ve pek
cok insan bilimsel kuramlarin dinsel inanclari tehdit etmeye
baslamasindan rahatsizlik duyuyordu. Daha sonra gelistirilecek olan
belirsizlik gibi yeni kuramlar ve ozellikle Charles Darwin in evrim
teorisi din ve bilim kavgasini doruga tirmandiracakti. Kavga gunumuzde
de surmektedir.

Sir Isaac Newton, tam anlami ile fizikte bir donum noktasi oldu.
Kendince saplantilari olan, kavgaci, gecinmesi zor bir insandi ve
genelde cok yalnizdi. Gencliginde sevmis oldugu bir kadina kavusamamis
ve omru boyunca bekar yasamisti. Newton u anlatmak icin bir insanin
kendi omrunu harcamasi gerekir. Okul yillarinda hala Aristotalesci
gorusler hakimken Newton cebir, geometri, trigonometri dersleri almis,
Latince ve Antik Yunanca ogrenmisti. Galileo ve Kepler in calismalarini
da okumustu. Neticede, yillar suren bir egitimin ardindan bir ciftlik
evine kapandi ve burda kutle cekimi uzerinde dusunmeye basladi. Kafasina
bir elma dusunce yercekimi kanununu buldugu seklindeki inanis sadece hos
ve gercek disi bir oykuden ibarettir. Gercekte ise, en verimli
calismalarini bir kova suyun hareketlerini inceleyerek, merkezkac
kuvvetin vakum icindeki etkisini dusunerek yapmistir. Bunun disinda bir
prizma ile isigin tayflarini incelemis ve bazi eklemeler yaptigi bir
teleskop ile evrensel cekim yasalarini gelistirmistir. Calismalari
saymakla bitmez, iyisi mi kendiniz bir yerlerden bulup okuyun derim. En
buyuk eseri Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (Doga
felsefesinin matematik ilkeleri) kitabinda hareket ve kutle cekim
kanunlarini 3 yasa ile matematiksel ve geometrik olarak anlatilmistir.

Birinci yasa: Tum cisimler bir kuvvet etkisi tarafindan durumunu
degistirmeye zorlanmadikca duzgun dogrusal hareketini veya duraganligini
korur. (Eylemsizlik yasasi)
Ikinci yasa: Bir cismin momentumundaki degisim, cisim uzerine uygulanan
itme ile orantilidir ve itmenin uygulandigi duz dogru boyunca meydana
gelir. Bir cisim uzerindeki net kuvvet cismin kutlesi ile ivmesinin
carpimina esittir. (F=m.a) (Momentum bir cismin kutlesi ve hizinin
carpimidir.)
Ucuncu yasa: Her kuvvete karsilik, her zaman esit ve ters bir tepki
kuvveti vardir: veya iki cismin birbirine uyguladigi kuvvetler her zaman
esit ve zit yonelimlidirler.

Newton sadece bazi cikarimlarda bulunmuyor, bir bilim metodolojisi de
gelistiriyordu. Kitabinin girisinde bilimin amacini ve yontemlerini
kisaca soyle ozetlemisti: Olgulardan doganin kuvvetlerini kesfetmek,
sonra da bu kuvvetler yardimiyla diger olaylari aciklamak. Once olgular
gozlemlenmeli, bu gozlemler sonucu doganin yasalari kesfedilmeli ve
olusturulan kuram olaylari aciklayabilmelidir.
Gelistirilen kuramlar mutlaka gozlem ve deneyler ile pekistirilmeli ve
matematiksel olarak modellenebilmeliydi.

Bu yasalardan hareketle Newton daha bir dizi formul gelistirdi. Hepimiz
bunlari okul yillarimizdan az cok hatirlayabiliriz. Newton un i$ik
hakkindaki calismalarina daha sonra, kuantum bahsinde deginecegim. Simdi
artik bilimcilerin elinde, net, formule edilmis ve her zaman
sinayabilecekleri yasalar vardi ve bilimsel bir yasanin hangi kriterlere
uymasi gerektigi epey sekillenmisti. S.Hawking ve L.Mlodinow un
kitabindan devam ediyorum.

Sir Isaac Newton un (1643-1727) uc hareket yasasi Dunya nin, Ay in ve
gezegenlerin yorungelerini ve gel-git gibi fenomenleri aciklayan cekim
yasasi modern bilim tarihinde yaygin bir kabul gormustur. Olusturdugu
denklemler ve onlardan yola cikarak gelistirdigimiz matematiksel cerceve
gunumuzde hala ogretilmektedir. Bina cizen bir mimar, araba tasarlayan
bir muhendis veya bir roketin Mars a nasil gidecegini hesaplayan bir
fizikci tarafindan Newton fizigi (cesitli eklemeler ve revizyonlar ile)
kullanilmaktadir.

Doga, bazi yasalar tarafindan yonetiliyor ise, sormamiz gereken uc soru var:

Yasalarin kaynagi nedir?
Yasalarda istisnalar var midir, ornegin mucizeler gibi?
Sadece bir dizi olasi yasa mi vardir?

Bu onemli sorular bilim insanlari, filozoflar ve din bilimciler
tarafindan farkli bicimlerde dile getirilmistir. Ilk soruya yaygin
olarak verilen yanit -Kepler, Galileo, Descartes ve Newton un yaniti-
yasalarin Tanri nin isi oldugudur.

Dr Hawking dogru soyluyor.Descartes, Newton gibi isimler Tanri yi inkar
etmediler. Fakat, onlarin Tanri derken anladigi sey ile, gelenekci ve
kati bir Hristiyan in, ornegin kadinlari cadilikla suclayan bir
engizisyon yargicinin anladigi Tanri arasinda daglar kadar fark vardi.
Zaten Dr Hawking bu inceligin farkinda. Filozoflar ve doga bilimciler
Tanri ile doga arasinda oyle paralellikler kurmuslardi ki, bir sure
sonra Tanri dan mi, yoksa dogadan mi bahsettiklerini anlamak nerdeyse
imkansiz hale geliyordu. Diger yandan, dindarlarin tanrisi farkliydi. Bu
tanri, yasamin her anina mudahale eden, insanlari cezalandiran ve
korkutan, dahasi O nun adina bazi insanlarin diger insanlara ceza tatbik
ettikleri askin bir tanriydi.

Felsefeciler Tanri yi inkar etmemislerdir fakat onlarin tarif ettigi
Tanri yi doga yasalarinin bir baska ifadesi olarak gorebilmek de
mumkundur. Eger Tanri ya farkli ozellikler atfedilmezse -Eski Ahit in
tanrisi olmak gibi- Tanri yi ilk sorunun, yani yasalarin kaynaginin
yaniti olarak gormek, bir gizemin yerine bir baskasini koymak demektir.

Guzel bir saptama. Tanri kelimesi bazen sorulardan kacis icin mukemmel
bir siginak haline gelebilir. Bir seyi anlamiyorsak, isin icinden
cikamiyorsak, kisaca Tanri nin hikmeti deyip bir aciklama yaptigimizi
dusunebiliriz. Bu olguyu, ABD li bir yazar olan Edward Abbey (1927-1989)
su sekilde ifade etmisti: Insanlarin dusunemeyecek kadar yorgun
olduklari zaman cikardigi iniltiye Tanri denir. Benzer sekilde Karl Marx
da (1818-1883) dunyayi yari felsefi yari teolojik cikarimlarla anlamaya
calismanin gerekmedigini, asil onemli olanin dunyayi degistirmek
oldugunu dile getirmis ve Tanri inancinin, evreni yorumlamaktan aciz
insanlarin afyonu oldugunu soylemisti: Dini istirap, bir ve ayni
zamanda, hem gercek istirabin ifadesi hem de gercek istiraba karsi bir
protestodur. Din, ezilen yaratigin ic cekisi, kalpsiz bir dunyanin
kalbi, ruhsuz kosullarin ruhudur. Din, halklarin afyonudur.

Oyle gorunmekte ki bazi kisiler felsefe ve dinin binlerce yillik
teolojik yorumlarindan bunalmislar, tum bu yorumlarin dunyadaki
haksizliklari degistirmek icin bir ise yaramadigini anlamislar ve
sonunda isyan bayragini cekmislerdi. Hawking e geri donuyorum.

Ilk sorunun yanitina Tanri dersek, isin asil zor yani ikinci soruyla
ortaya cikar: Yasalarda mucizeler, istisnalar var midir? Bu sorunun
yaniti hakkindaki gorusler kesin bir sekilde ayrilmistir. Eski Yunan in
en etkili iki yazari Platon ve Aristotales yasalarda asla istisna
olmayacagini savunur. Ancak Kitab-i Mukaddes in bakis acisina gore,
Tanri, yasalari yaratmakla kalmaz, ona yakarildiginda istisnalar da
yaratabilir: olumcul hastaliklari iyilestirmek, kurakliga son vermek,
kroketi olimpik spor olarak kabul etmek gibi.

Hawking in yazdiklarindaki alayciligi sezmemek mumkun degil. Sanki, Dr
Hawking kroket sporunun olimpik bir spor olarak kabul edilmemesine biraz
karsi. Gencliginde, henuz hastalik semptomlari ortaya cikmamisken
kendisi de kroket oynamisti. Devam ediyorum.

Descartes in goruslerinin tersine, neredeyse tum Hristiyan dusunurler
Tanri nin mucize yaratmak icin yasalari askiya almaya muktedir olmasi
gerektigini savunmuslardir. Newton bile bu turden mucizelere inanirdi.
Bir gezegenin cekim gucunun diger gezegenin yorungesi uzerinde bozulma
yaratmasindan oturu gezegenlerin yorungelerinin kararsiz oldugunu, bu
kararsizligin zamanla buyuyerek gezegenlerin ya Gunes e dusmelerine ya
da Gunes sisteminden kopup gitmelerine yol acacagini dusunuyordu. Tanri
nin yorungeleri surekli ayarladigina ya da sistemin durmamasi icin
goksel saati kurduguna inaniyordu.

Anlasilan Newton ilahi sistemin bir kaosa suruklenmesinden epey korkmus
ve Tanri nin bazen ise al atarak ufak tefek ayarlamalar yapmasi
gerektigine inanmis. Bugun ise, hem Gunes imizin hem de Dunya mizin
geleceginin pek de ic acici olmadigi one surulmekte. Orta buyuklukte bir
yildiz olan Gunes in merkezindeki cekirdek fuzyonu sona erdiginde, Gunes
icin bir olum-kalim savasi baslayacaktir. Hidrojenin tamami helyuma
donusecek, cekirdek buzusecek, yakla$ik 7,3 milyar yil sonra Gunes
kirmizi bir dev haline gelecek ve capi 150 kat artacaktir. Parlakligi
ise simdikinin 5000 misline ulasacak ve etrafindaki gezegenleri yutmaya
baslayacaktir. Ona en yakin gezegen olan Merkur un kurtulmak icin hicbir
sansi yoktur. Venus ve Dunya ise once atmosferlerini kaybedecek, ayrica
Dunya uzerindeki okyanuslar tamamen kuruyacaktir. Bunun ardindan ise
once Venus sonra Dunya, Gunes in cekim alanina kapilacaklar ve onun
tarafindan yutulup kaybolacaklardir. Astronomlar, Dunya nin bir kurtulma
sansi olup olmadigi uzerinde ciddi olarak dusunmektedirler ama goruldugu
kadari ile sevgili Dunya mizin bu gelecekten kacisi yoktur. Gerci o
zamana kadar daha epey vaktimiz var, dolayisi ile Dunya uzerindeki
senligimize devam edebiliriz.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri      :       
Gruba mesaj gondermek icin      :       ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin    :       ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :       ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin     :       ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :       http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz     :
http://orajpoyraz.blogspot.com/






 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap