kadir demirel

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la 8 Temmuz’da Polonya’nın Başkenti
Varşova’daki NATO toplantısına gitmiştik…

Cumhurbaşkanımız dönüşte gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını
cevaplandırmıştı…

Röportajın ardından Ekrem Kızıltaş ile birlikte Cumhurbaşkanımıza,
“Çanakkale zaferini 100. yılında kutladık. Unutulmuş ya da unutturulmuş
Kû’tul Amâre zaferini de 100. yılında kutladık. Haziran 1916’dan Eylül
1917’ye kadar tarihe Galiçya Cephesi Savaşları olarak geçen ‘Galiçya
Zaferi’nin 100. Yılı’nı da kutlayabilir miyiz” diyerek arz etmiştik
kendilerine...

Cumhurbaşkanımız Erdoğan da ‘bunu gündeme alalım’ demişti o gün…

Bunun üzerine ben de hatırlatma babında böyle bir yazıyı kalem aldım…

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE…

(…) Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber…

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy Çanakkale şehitleri için yazdığı
bu destansı şiirin son mısralarında böyle diyor…

Türk tarihi inanılmaz zaferlere doludur…

Ama; bu zaferlerin bir kısmı ya unutturulmuş ya da ideolojik kısır
çekişmelerin kurbanı olmuş, hafızalardan silinip gitmiştir…

Hele şimdi okumayan bir nesil var…

Onlar bu destanlardan bihaber bir şekilde yaşıyorlar…

Devlet, özellikle son yıllarda unutulmaya yüz tutmuş, Türk tarihine altın
harflerle yazılmış destansı başarıları daha coşkulu bir şekilde kutlamaya
başladı…

İşte size bunlardan sadece iki örnek…

Birisi, Türklerin ve tarihin kaderini değiştiren Çanakkale destanı…

Çanakkale; yedi düvele karşı verilen inanılmaz bir mücadelenin adıdır…

Çanakkale; vatan, din, bayrak uğruna şehadet şerbetini hiç çekinmeden
içenlerin verdiği destansı bir mücadelenin adıdır…

Çanakkale; Türkiye düşmanlarının ortak hareketle bir milleti yok etmek için
verdiği mücadeleye karşı ‘Çanakkale geçilmez’ diyenlerin verdiği destansı
bir mücadelenin adıdır…

Çanakkale; 1915 yılında Türk’ün, Kürd’ün, Çerkez’in, Laz’ın, Boşnak’ın
kanıyla yazılan gerçek bir destandır…

Çanakkale; Seyit Onbaşı’nın iman gücüyle kaldırdığı 276 kiloluk 3 adet
mermi ile düşman gemisini batırdığı zaferin adıdır…

Çanakkale; Ahmet çavuşların, Mehmet çavuşların, Yahya çavuşların verdikleri
o imani mücadelenin adıdır…

Çanakkale; yazılan kitaplarla, çekilen belgesellerle hafızalara kazınan
gerçek bir destandır…

Çanakkale; yüzbinlerce şehidin koyun koyuna yattığı şehitliğin adıdır..

Bunun içinde;

Çanakkale destanı nesilden nesile aktarılmalı asla ve asla unutturulmamalı…

ÇANAKKALE’Yİ 100. YILINDA BÜYÜK BİR COŞKUYLA KUTLADIK…

Herkesin malumu olduğu üzere, 2015 yılında Çanakkale zaferinin 100. yılını
35 ülkenin katılımıyla büyük bir coşku ile kutladık… Cumhurbaşkanımız
Erdoğan, Çanakkale Zaferi’nin 100. yılı kutlama törenlerine katılmış ve
özetle şunları söylemişti: “Çanakkale Zaferi, birlik ve beraberlik içinde
yazılan kahramanlık destanıdır.  ‘Çanakkale geçilmez’ dedirten ecdadımızdan
miras aldığımız vatan sevgisi, bizlere emanet edilmiş olan bu aziz vatanı,
günümüzde de gelecekte de aynı şuurla sahip çıkılacağının güvencesidir.
Kadim medeniyetimizden ilham ve kuvvet alan bizler, milletçe hep birlikte
ülkemizin muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarma gayretini
sürdüreceğiz.”

Çanakkale şehitlerini 100. Yılında büyük bir coşkuyla kutlamış ve ‘dosta
güven düşmana korku’ salmıştık…

100. YILINDA KÛ’TUL AMÂRE MESAJI

29 Nisan 1916’da Osmanlı’nın, İngilizleri bozguna uğratarak 5 general, 476
subay ve 9 bin 580 eri esir aldığı, 40 bini aşkın İngiliz askerini ise
öldürdüğü hafızalardan silinen Kû’tul Amâre zaferinin 100. Yılını da 29
Nisan’da kutladık…

Kû’tul Amâre zaferinin anma etkinliklerinde de bir konuşma yapan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ders kitaplarındaki tarih anlayışında milletimizi,
medeniyetimizi, neredeyse 1919 yılından sonra başlatan bir anlayışı kabul
etmiyorum” diyerek ‘resmi ideoloji tarihi’ne tepki göstermişti.

“Gazi olan şehit olan tüm askerlerimizi rahmetle anıyorum” diyen Erdoğan
şunları söylemişti: “Böyle bir milletin tarihindeki zenginlikleri anlatmaya
değil kitaplar, kütüphaneler bile yetmez. Biz ne yapmışız, kendi tarihimizi
gömmeye çalışmışız. Kut’ül Amare zaferi bunun en çarpıcı örneğidir. Bizim
okullarda okutulan tarih kitaplarında Çanakkale Savaşı biraz işlenir. Ama
bunun dışındaki olaylar görmezden gelinmiştir. Kültür alanında istediğimiz
gelişmeyi maalesef sağlayamadık. Bu açık kapatılacaktır.”

VARŞOVA YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ GALİÇYA’YI UNUTMAMIŞ… BİZLER DE UNUTMAYALIM

NATO Zirvesi için gittiğimiz Varşova’da çeşitli sivil toplum kuruluşları,
Türk işadamları ve Yunus Emre Enstitüsü Varşova Türk Kültür Merkezi Müdürü
Doç. Dr. Öztürk Emiroğlu ile sohbet etme imkanı bulmuştum…

Emiroğlu, hem Varşova’daki Yunus Emre Enstitüsü’nün faaliyetlerini
anlatmış, bundan sonra ‘Türkiye’nin tanıtımına nasıl daha iyi bir katkı
sağlayabiliriz’ üzerinde fikir teatisinde bulunmuştum…

Hocamızla konuşma esnasında ülkenin tarihi ve turistik yerleri ile ilgili
biraz bilgi alalım dedik…

12 BİN ŞEHİT 6 BİN YARALI

O da bizlere “Galiçya” zaferini ve onunla ilgili yaptıkları etkinlikleri
anlattı…

Osmanlı ordusu, Haziran 1916’dan Eylül 1917’ye kadar  tarihe Galiçya
Cephesi Savaşları olarak geçen ve bugünkü Ukrayna’dan Polonya’nın
güneyindeki Krakov’a ve Viyana’ya kadar uzanan hatta Ruslara karşı Alman ve
Avusturya ordularıyla birlikte savaştılar. Türk askerleri savaşın kaderini
değiştirmiş ve ‘Galiçya Zaferi’ Alman, Türk, Avusturya ve bir kısım
Polonyalıların galibiyetiyle elde edilmiştir. Ancak bu zafer için ağır
bedel ödenmiştir. Sadece Türk ordusu bu cephede 12 bin şehit vermiştir. 6
bin de yaralı olduğu düşünüldüğünde 33 bin kişilik 15.  Osmanlı
kolordusunun bu cephede yarısının şehit ve gazi olduğunu vurgulamak
gerekir. Yunus Emre Enstitüsü, Galiçya’nın yüzüncü yılını unutmamış.
“Galiçya Zaferi’ ile ilgili, Polonya’da çeşitli etkinlikler ve sergiler
düzenlemektedir. Polonya’da Chrzanow müzesinde bulunan, Polonyalı bir
subayın çektiği fotoğraflar, “Türk Atları Vistül Nehrinden Su İçtiğinde”
başlığıyla 2016’da ve 2017’de Polonya’nın değişik şehirlerinde
sergilenmektedir…

EŞİNE AZ RASTLANIR

Emiroğlu, kataloğun önsöz  yazısında da özetle şu görüşlere yer vermiş:
“Türk-Leh dostluğu ve Türk-Macar kardeşliği açısından Galiçya cephesi
savaşları, tarihte eşine az rastlanır bir örnektir. Çünkü Türkler,
Anadolu’dan çok uzaklarda Macar kardeşleri ve Leh dostları ile Alman ve
Avusturyalı müttefiklerinin  kurtuluşu için yaklaşık 1,5 yıl Ruslara karşı
savaşmışlardır. I. Dünya Savaşı’nın sonunda Polonya’nın yeniden
bağımsızlığına kavuşmasında, coğrafi olarak uzaktaki fakat zihin ve kalp
olarak Polonya’ya yakın dost Türklerin, katkısı bugüne kadar gerektiği gibi
vurgulanmamıştır. 100. yılında Galiçya cephesi üzerine yapılacak farklı
etkinliklerle, bu konu 2016-2017 boyunca aydınlatılmaya çalışılacaktır.
100. yılında Galiçya cephesi çalışmaları bir nebze olsun bu unutulmuşluğu
ortadan kaldırır diye ümit ve temenni ediyorum.”

GALİÇYA’DA NELER OLDU

‘Türk Atları Vistül Nehri’nden Su İçtiğinde’ başlığını taşıyan katalogda,
sergi kuratörü Piotr Nykiel, özetle şunları vurguluyor: ‘Galiçya’…

“Almanlarla 2 Ağustos 1914’te ittifak anlaşmasının imzalanmasından sonra,
Osmanlı İmparatorluğu’nun üzerine aldığı yükümlülükleri hatırlayan Harbiye
Nazırı Enver Paşa, müttefiklerine - Almanya ve Avusturya-Macaristan’a -
savaştıkları Avrupa cephelerinin birinde destek verme teklifinde bulunur…

(…) Alman Güney Ordusu bünyesinde savaşan Türkler, Galiçya’da son derece
büyük kahramanlıklar göstererek, Rusların Birinci Dünya Savaşı boyunca
yaptıkları en büyük iki taarruzunun püskürtülmesinde çok büyük katkıda
bulunmuşlardır (bu taarruzlar Haziran-Eylül 1916 Brusilov Taarruzu ve
Haziran-Ağustos 1917 Kerenski Taarruzu idi). Ancak bu başarı yaklaşık 12
bin askerin şehadet şerbetini içmesine ve 6 bin  civarında askerin
yaralanmasına neden olmuştu. Bu zayiat 15. Kolordu’nun 33 bin kişilik
kuvvetinin yarısından fazlasını oluşturuyordu.

(…) Krakov’daki Rakowicki Mezarlığı’nda yakınlarımızın mezarlarını ziyaret
edip dualar edelim. (KD) …

2-9 EYLÜL 1916 MUHAREBELERİ

(…) Osmanlı askerlerinin katıldıkları ilk ciddi muharebeler 2-6 Eylül
günleri arasında yapılmıştı. Bu muharebelerde yoğun topçu ateşi ile süngü
hücumları neticesinde 20. Tümen 600 asker kaybetmişti. 19. Tümen’in iki
bölüğü ve 20. Tümen’den bir bölük esir olmuştu. 8 Eylül’ü 9 Eylül’e
bağlayan gecede Rus 26 ve 47. Tümenleri taarruzlarım Türk mevzilerine karşı
yenilemişlerdi. Kanlı karşı hücumlar neticesinde 15. Kolordu düşman
püskürtebilmişse de bu başarı bin 500 şehit, yaralı ve kayıp pahasına elde
edilmişti.

16-17 EYLÜL 1916 MUHAREBELERİ

(…)16 ve 17 Eylül’de Zlota Lipa kenarında yine büyük muharebeler olmuştu.
İlk gün, 4 Rus tümeninin 13 alayı İttifak ordularının mevzilerine üç kez
hücum etmişti. 62. Türk Alayı hattında düşman zehirli gaz kullanmıştı. 15.
Kolordu, iki kat üstünlüğü olan Rusların saldırılarına 12 saat boyunca
direnmişti. Her iki tarafta zayiatlar çok ağırdı. Bazı Osmanlı bölüklerinin
tüm subayları şehit olmuştu. 17 Eylül›e kadar 15. Kolordu’nun toplam
zayiatı 95 subay ile 7 bin askeri (şehit, yaralı ve kayıp) bulmuştu.



“POLONYA, TÜRK ATLARI VİSTÜL NEHRİNDEN SU İÇTİĞİNDE KURTULUR”

Bu fotoğraflar, bir Polonyalının objektifinden kadim dostluğun görsel
belgeleri.

Türklerin, Galiçya’da Polonya’nın yeniden bağımsızlığı için savaşması,
Vernyhora’nın “Polonya, Türk atları Vistül nehrinden su içtiğinde kurtulur”
sözlerinin gerçekleşmesinin de kanıtıdır. Böylece, Türk atları 1916-1917’de
Vistül’den su içtiğinde Polonya yeniden doğuyordu.

15. Kolordu’nun Podwysokie’deki karargahının önünde nöbet tutan bir Türk
askeri…(Solda büyük resim)

Pardubiç Hastanesi’nde bir camide önce namaz kılındı. Daha sonra yaralı
Osmanlı askerleri için dua edildi (Sağ üst). Galiçya cephesindeki bir
Osmanlı tümeninin karargahında şehitler anısına düzenlenen dini merasimden
enstantane.

ASKERİ İMAMLAR GALİÇYA’DA

 Doğu Galiçya’da savaşan 15. Kolordu askerlerinin dinî ihtiyaçları askeri
imamlar tarafından karşılanırdı. Görevleri arasında, askerlerin durak veya
konaklama yerleri ile yattıkları hastanelerde (sadece cephenin hemen
gerisindekilerde değil, savaş alanından yüzlerce kilometrelik mesafede
bulunanlarda da) toplu din merasimlerini düzenlemek de vardı. İmamlar,
şehit düşen subay ve erlerin cenaze törenlerinde de dua ettiler. Kritik
anlarda ezan okuyup askerlere moral veren hocalara da cephenin birinci
hattında sıkça rastlanırdı.

ANAYURDA DÖNÜŞ

Haziran ve Temmuz 1917’de 19. Tümen, hemen ardından da 15. Kolordu
Komutanlığı Galiçya’yı terk etmişti, ittifak devletlerinin karşı taarruzu
temmuzda sona erince 20. Tümen de anayurda dönüş emrini almıştı. En son
birlikler 26 Eylül’de İstanbul’a ulaşmıştı.

ŞEHİTLİKLER

1916-1917 yıllarında şu anki Batı Ukrayna’da 15. Kolordu şehidleri için
birçok şehitlik oluşturulmuş veya o zaman mevcut olan Hıristiyan
mezarlıklarında ada kurulmuş. Galiçya’da çarpışan Türklerin hatıralarından
tespit edilebildiği kadarıyla bölgede ayrı ve bağımsız 15. Kolordu
şehitliklerinin bulunduğu biliniyor.

Ayrıca, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda Mehmetçiklerin yattıkları
hastanelerin olduğu bütün şehirlerdeki mezarlıklarda Türk adalarının tahsis
edildiği de kayıtlara geçmiş.

Bu vesile ile başta Galiçya olmak üzere dünyanın birçok yerinde savaşa
gidip bir daha dönemeyen tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.


-- 

Salih ARIKAN

 skaype: saliharikan2

 facebook:  *https://www.facebook.com/saliharikan4
<https://register.facebook.com/saliharikan4>*

GSM. 0506 514 96 93

www.beyazay.org.tr

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"asr_isaadet" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to asr_isaadet+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to asr_isaadet@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/asr_isaadet.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap